Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gerek resmi açıkla-malar, gerekse mahkeme kararları Fetullah Gülen’in başında olduğu yapıyı bir terör örgütü olarak tanımlıyor. O halde FETÖ ile ilgili çalışmalarda, mücadele stratejilerinin belirlenmesinde terör ve terörizm literatüründen azami şekilde faydalanmak gerekir. Bu noktada terör ve terörizmin genel özelliklerinin yanı sıra FETÖ’ye ve 15 Temmuza has özellikler de göz önünde bulundurulmalı.
Terörizm, terör eylemlerinden oluşan bir yöntem, bir stratejidir. Bu stratejiyle örgütün politik hedefine ulaşacağına inanılır. Muhtevasını zor kullanma, şiddet ya da şiddet tehdidi oluşturur. Korkulara hitap eder. Kurbanın kimliği önemli değildir. Amaç kitleleri etkilemektir. Propaganda esastır. Genelde bu yöntemi zayıf olan taraf kullanır.
Bu çerçevede FETÖ’nün, diğer terör örgütleri gibi, çeşitli cephelerde etkin bir propaganda savaşı yürüttüğü açık. Savaş iki cephede, yurt içinde ve yurt dışında sürüyor. Örgütün yetenekleri, kapasitesi ve hedef kitlelerin özelliklerine göre şekilleniyor. Amaç, hükümet üzerinde baskı kurmak, FETÖ ile mücadelenin meşruiyetini zedelemek. Bu günlerde propaganda faaliyetlerinin esas zeminini yargılamalar oluşturuyor.
Devlet, yargılamayı tüm süreçleriyle hukuka uygun yapmayı başardıkça meşruiyetini tahkim, adaletini tahakkuk ettirecektir. Devletin örgüt karşısındaki propaganda üstünlüğü buna bağlıdır. FETÖ açısından ise durum tam tersidir. Tüm terör örgütleri gibi FETÖ de yargılama süreçlerini bir propaganda fırsatı olarak görmektedir. Buna hazırlıklıdır. Nitekim stratejisini hukuk ihlallerinin, hataların ve hoyratlıkların üzerine inşa ettiği görülmektedir.
FETÖ, strateji belirlerken insan malzemesinin “çarpan etkisini” göz önünde bulundurmaktadır. Her ne kadar örgüt sorunlu kişilikler, sahte değerler üretmiş olsa da iş strateji belirleme ve hikâye yazmaya geldiğinde darbecilerin kişisel yeteneklerini yabana atmamak gerekir.
Bugün yargılananların çoğu FETÖ’nün askeri okullara ilk dalgada soktuğu zeki kişilerden oluşuyor. Bunlar, kırk yıldır TSK’nın insan yetiştirme sermayesini, imkânlarını kendileri için kullandılar. Çoğu en az bir yabancı dil bilmektedir. Birçoğu yurtdışında görev yapmış ya da eğitim almıştır. Dış dünyaya açıklar. Onların kültür kodlarını biliyorlar. Satacakları hikâyelerin nasıl kurgulanacağını, öznelerini ve konularını belirleyebiliyorlar. Öyle ki mahkeme salonlarında yargılama süreçlerini ustaca manipüle edebiliyorlar. İçeride muhafazakâr, dışarıda ise “Batı” jargonuna hâkimler. Üstelik bürokrasiyi, siyasi kadroları iyi tanıyorlar. Haliyle yargılama sürecini “propaganda” için bir fırsat alanı olarak görüyorlar. İç hukuk yollarından umutlarının olmadığını gösterip, davayı Avrupa’da hukuk ve kamuoyu gündemine taşıyacak mimariyi inşa etmekle meşguller. Özellikle “darbe ve terörizm” tanımı bağlamında.
Stratejileri açık. Hikâyelerin neredeyse tamamı bireysel. Ortada bir örgüt yok!.. Darbe günü dağılan emir komuta sisteminin yarattığı “muğlaklık nedeniyle şaşıran, karar veremeyenlerin” arasına karışarak “arazi olmanın” peşindeler. Ya da, “tesadüfi darbecilerden” birisi olduklarını ispata çalışıyorlar.
Aynı zamanda işi yargılama sürecinin ötesine “politik, toplumsal vicdan alanına” taşımanın peşindeler. Öte yandan, 15 Temmuz gecesi emir komuta sisteminin işleyişine dair gri alanlar üzerinden üretilen spekülasyonları da kullanmayı sürdürüyorlar. Anlaşılan, önümüzdeki dönemde FETÖ stratejisini farklı alanlarda, farklı araçlarla ve yeni ittifaklarla zenginleştirme çabalarını sürdürecek.