Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Başarılı animasyon serisi “Buz Devri”nin dördüncü filminde mamut Manny, ailesine kavuşmaya çalışıyor...

Gişede başarılı bir seri olan “Buz Devri” dördüncü filminde yoluna aynı kalitede devam ediyor. Dünyada kıtalar ayrılmaya başlar. Bu süreçte mamut Manny, yeni yetmelik dönemine girmiş kızı Şeftali ve eşi Ellie’den ayrı kalır. Manny, tembel hayvan Sid ve kaplan Diego bir buz kütlesinin üzerinde okyanusa sürüklenirler. Manny ailesinin yanına dönmeye çalışmaktadır. Ancak karşılarına çıkan Kaptan Kart liderliğindeki korsan gemisi tarafından esir alınmaları evlerine ulaşmalarını zorlaştıracaktır.

Haberin Devamı


“Buz Devri 4”ü yapan ekibin yeni ana karakterlerinde seride görmeye alışık olmadığımız saf kötü Kaptan Kart ve henüz aile kurmayı başaramamış Diego’nun potansiyel eş adayı Shira öne çıkıyor. Nitekim aile vurgusu etrafında dönen seri, herhalde bir sonraki filmde tembel hayvan Sid’i de baş göz edip, bekar kahraman bırakmayacak gibi gözüküyor!


Ekip, gişede işler yolunda giderken ve çocuklar seriye bayılırken, yeni riskler almaya çalışmayıp seriyi aynı yolda ilerletmişler. Dördüncü filmin diğer “Buz Devri” filmlerinden ne fazlası ne de eksiği var. Tabii ki, animasyonda gelişen teknolojiye ayak uydurulduğu filmin dokularından 3D çalışmasına kadar teknik açıdan sorunsuz olduğunu söylemekte yarar var. Filmin en eğlenceli tarafı seri başladığından beri rol çalan Scrat’in meşe palamudu peşindeki macerası tabii ki.

“Buz Devri 4: Kıtalar Ayrılıyor / Ice Age: Continental Drift”
Yön.: Steve Martino, Mike Thurmeier
Ses.: Ali Poyrazoğlu (Manny), Haluk Bilginer (Diego), Yekta Kopan (Sid), Fatih Özacun (Kaptan Kart), Ecem Uzun (Şeftali), Ayşe Tunaboylu (Nine)
Sen.: Michael Berg, Jason Fuchs
Gör.: Renato Falcao
Müz.: John Powell

“Buz Devri”nde korsan zamanı

“Çernobil Günlükleri”
Etik açıdan rezalet bir film

Çernobil’in Sırları / Chernobyl Diaries”, gişede başarılı olan korku filmi “Paranormal Activity”nin yönetmeni Oren Peli’nin yapımcılığında yapılmış.

Kültürsüz Amerikalı klişesinin vücut bulmuş hali olan dört Amerikalı, tatil için Rusya’ya gelirler. Ekstrem turizm yapan bir adamla tanışırlar ve Çernobil felaketinden sonra bir günde terk edilen bölgeyi gezmeye karar verirler. Ancak Çernobil’de minibüsleri bozulur ve yalnız olmadıklarını anlarlar.

Filmi yapan ekibin Rusya nefretinin, büyük bir insanlık dramının yaşandığı bu coğrafyayı ve kurbanlarını korku malzemesine dönüştürme cüretinin rezalet ve münasebetsizlik dışında bir açıklaması yok.

Nitekim filmde asıl dehşet duygusu uyandıran senaryosu veya ‘zombileri’ değil de, bu ahlaki tavrı...

Haberin Devamı

“Faust”

Sokurov’dan bir başyapıt

Alexander Sokurov, şüphesiz yaşayan en önemli yönetmenlerden biri... Yeni filmi “Faust” da bunu bir kez daha kanıtlıyor.

“Faust”, yönetmenin aralıklarla çektiği ‘gücün yozlaşması’ dörtlemesinin son halkası. Aynı zamanda Hitler (“Moloch”, 1999), Lenin (“Taurus”, 2001), Japon İmparatoru Hirohito (“The Sun, 2005) ile ilerleyen ve liderlere dayanan dörtlemesindeki tek edebiyat uyarlaması.
Sokurov, Goethe ve Thomas Mann’ın “Faust”larının serbest bir uyarlamasıyla izleyici karşısına çıkıyor. Doktor Faust (Johannes Zeiler), insan anatomisiyle ilgili sırları keşfetmeye çalışırken, filmin şeytanı Mauricius (Anton Adassinsky) ile arkadaş olur. Mauricius, Faust’u yavaş yavaş hayattan koparır ve deliliğe sürükler.

Haberin Devamı


Altın Aslan ödüllü bir film
Film, geçen yılki Venedik Film Festivali’nden Altın Aslan kazanmış; jüri başkanı Darren Aronofsky ödülü “Bazı filmler hayatınızı değiştirir, Faust da onlardan biri” cümlesiyle sunmuştu. Bu tanımın herkes için geçerli olup olmayacağı tartışılır ama “Faust”un Sokurov’un entelektüelliğinin görüntü ve hikaye anlatımındaki dehasıyla birleştiği bir başyapıt olduğu tartışılmaz.

“Buz Devri”nde korsan zamanı

“Ya Aşk Olmasaydı?”

İspanyol romantik komedisi

Vicente Villanueva’nın ilk uzun metrajlı çalışması “Ya Aşk Olmasaydı? / Lo Contrario al Amor”da Hugo Silva, Adriana Ugarte ve Luis Callejo rol alıyorlar. İspanyol yapımı filmin ana karakteri Merce adlı bir masör. Film, onun ilişkilerine odaklanıyor.

“Daha İyi Bir Hayat”

Amerikan rüyasına cevaben

Fransız sinemasında özellikle çektiği gerilim filmleriyle dikkat çeken Cedric Kahn’ın yönettiği “Daha İyi Bir Hayat / Une vie Meilleure” safkan bir dram...

Aşçı Yann (Guillaume Canet) lüks restoranlarda şef olmak istemektedir. Bir iş görüşmesinde tanıştığı garson Nadia’ya (Leola Bekhti) âşık olur. Paris’in dışında restoran olmaya müsait bir ev gören Yann, Nadia’yla yüklü bir miktar bir kredi çekerek burayı alır. Ancak aksilikler sonucunda her geçen gün borca batarlar. Nadia, oğlu Slimane’yi (Slimane Khettabi) Yann’a bırakarak, daha çok kazanacağı Montreal’e gitmek zorunda kalır.

Film, hayallerin, ekonomik düzende nasıl harcandığını, parasızlığın insan ilişkilerine etkilerini adım adım gösteriyor. Fransız aktör Canet, filmografisinde alışılmamış bir tip olan Yann karakterinde başarılı. Azim ve çalışkanlıkla ‘daha iyi bir hayata’ kavuşabileceğinin ünlü temsili olan Amerikan rüyasını hedef almışa benzeyen film, finaline doğru bu yönden saparak gücünü kaybediyor.