Nil Kural

Nil Kural

nil.kural@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Tüm belli başlı kategoriler dahil olmak üzere 12 dalda Oscar adayı olan “Zoraki Kral”, Kral VI. George ile onun konuşma sorununu çözmeye çalışan konuşma terapistinin hikayesini anlatıyor
Zoraki Kral”, Oscar adayları açıklandığında 12 dalda aday olarak Akademi’den en çok adaylık alan film oldu. Akademi Ödülleri’nin dağıtılacağı 27 Şubat gecesi, ekibin değişik üyelerini, özellikle de Colin Firth’ü ellerinde Oscar heykelciğiyle göreceğimiz ise kesin gibi...
Akademi Ödülleri’nin adaylıklarında “The Social Network / Sosyal Ağ” ve “Başlangıç / The Inception” gibi iddialı filmleri geride bırakan “Zoraki Kral” düz ve klasik bir anlatıma sahip, karakterlerin aralarındaki ilişkiler üzerinden ilerleyen bir dram.
Kral V. George’un küçük oğlu Albert veya aile arasındaki adıyla Bertie, çocukluğundan beri kekeme. Babasının ölümünün ardından Albert’ın abisinin tahta çıkması bekleniyor. Ancak abisi boşanmış bir kadınla evlenmek için ısrar edince tahtı Albert’a bırakıyor.
Bu arada Albert (ki kral olduktan sonra VI. George adını almıştır) normal yöntemleri kullanmayan Lionel Logue adlı bir konuşma terapisti tarafından tedavi edilmeye başlıyor. Kral başta Logue’un konuşmasını düzeltmesi konusunda başarılı olacağına inanmıyor ancak zamanla ona açılmaya başlıyor. 2. Dünya Savaşı’nın arifesinde kralın halkı yüreklendiren bir konuşma yapması gerekiyor. Bu konuşma, iki adamın vereceği en büyük sınav haline geliyor.

Film bizden kraliyet ailesine karşı sempati duymamızı istiyor
“Zoraki Kral”, basitçe Albert ve Lionel arasındaki dostluğun öyküsü. Daha detaylı olarak söylersek, birlikte zorlukları yenme öyküsü. Yan karakterlerle güçlenen dramın en dikkat çekici yönü oyuncu performansları... Bu filmle ödüle ve övgüye boğulan Colin Firth’ün kekeme kral olarak performansı kesinlikle alkışı hak ediyor. Ama Firth kadar takdir görmese de Geoffrey Rush da çok dokunaklı bir performans sergiliyor. Filmin oyunculuk açısından en büyük sürprizi de, ucube rollerinde fazlaca zaman kaybeden Helena Bonham Carter’ın sonunda normal bir rolde eski güzel günlerini hatırlatması.
Film, karakterler üzerinden giden güçlü bir dram olsa da, sonuçta İngiliz kraliyet ailesinden karakterleri anlattığı ve insanlık tarihi için çok önemli bir dönemde geçtiği için bu konularda nerede durduğu önem taşıyor. Senaryoda, kralın babasına “Biz bir aile değil, bir şirketiz” demesi veya babasının “Artık kral olarak sadece poz vermek yetmiyor, aktör de olmak zorunda kaldık” diye oğlunu “rolüne hazırlaması” gibi repliklerle bir miktar kraliyet sorgulaması yapıyor. Ancak sonuçta film yine de kraliyet ailesine sempati duymamızı talep ediyor. Ayrıca II. Dünya Savaşı’nın arifesinde, milyonların öleceği bir savaştan önce geçmesine rağmen kralın konuşmasının akıcılığına takılması ve bunun absürtlüğünün altının çizilmemesi filmin zayıf karnı. Ama “Zoraki Kral”, bunlar göz ardı edilirse, güçlü performanslar barındıran, klasik anlatımla kolayca ilerleyen hoş bir dram.

Kralın konuşma imtihanı


“Zoraki Kral / The King’s Speech”
Yön
.: Tom Hooper
Oyn.: Colin Firth (Albert / Bertie), Helena Bonham Carter (Kraliçe Elizabeth), Michael Gambon (V. George), Guy Pearce (Edward), Geoffrey Rush (Lionel Logue )
Sen.: David Seidler
Gör.: Danny Cohen
Müz.: Alexandre Desplat

Claudia Cardinale’li Türk filmi
İlk gösterimini geçen yıl Antalya Film Festivali’den yapan “Sinyora Enrica ile İtalyan Olmak”ta başrolleri İsmail Hacıoğlu ile bu filmdeki rolü ile Antalya’dan En İyi Kadın Oyuncu Ödülü alan ünlü İtalyan aktris Claudia Cardinale paylaşıyor. Film, İtalya’ya eğitim için giden Türk öğrenci Ekin (Hacıoğlu) ile ona kalbini açan Sinyora Enrica (Cardinale) arasındaki dostluğu anlatıyor.


127 saat süren yaşam savaşı
Slumdog Millionaire / Milyoner” ile büyük bir başarı elde eden Danny Boyle, 6 dalda Oscar adayı (En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Senaryo, En İyi Orijinal Müzik, En İyi Kurgu, En İyi Orijinal Şarkı) “127 Hours / 127 Saat”te, Aron Ralston’ın gerçek hikayesini anlatıyor.
Kimseye haber vermeden Utah’ta bir kanyona giden ve burada kolu kayanın altına sıkışan Aron (James Franco), bu durumda 127 saat yaşam savaşı veriyor. Aç ve susuz geçen saatlerin ardından kendi kolunu keserek kurtulan Aron’ın öyküsünü Boyle insanlar arasındaki bağlara ve yaşama gücüne bağlıyor.
Bu durağan hikayeyi ustaca hareketlendiren ve dinamik bir öykü haline getirmeyi başaran Boyle, bir kez daha yönetmen olarak rüştünü ispatlıyor. Ancak Boyle değişmiş! İlk filmi “Shallow Grave”de para için birbirini katleden arkadaşları, “Trainspotting”de ise düzenin, sistemin dışında yaşayan bir grup eroin bağımlısını anlatıyordu. “127 Saat”, açıkça ortaya koyuyor ki Boyle’un insanlığı algılayışı “sevgi dolu” bir durumda. Boyle hâlâ çok hünerli bir hikaye anlatıcı. Ama onun ilk dönem filmlerinde ilgilendiği temaları sevenler, bu filmle “Her şeyin başı iletişim ve sevgi” diyen yeni Boyle’a ne kadar alışabilir bilinmez.

Yeni süper kahraman hayırlı olsun!
Yönettiği video kliplerle ünlenen ardından “Sil Baştan / Eternal Sunshine of a Spotless Mind” ile dünyanın dört bir yanında sinemaseverlerin kalbini kazanan Michel Gondry, bu kez belki de en ana akım filmiyle karşımıza çıkıyor. Film adını “Yeşil Yaban Arısı / Green Hornet” adlı kahramandan alıyor. Bu kahraman, 1930’larda radyo için yaratılmış, ardından da televizyon dizisi ve çizgi romanlarla varlığını sürdürmüştü.
Batman gibi zengin bir ailenin oğlu olan Britt (Seth Rogen), gazete sahibi babasının (Tom Wilkinson), ölümünün ardından Yeşil Yaban Arısı kimliğini benimsiyor ve suçlularla savaşmaya başlıyor. Dövüş konusunda usta olan Kato (Jay Chou) da, bu mücadelede Yeşil Yaban Arısı’nın yanında yer alıyor.
“Knocked Up”, “Matrak Adamlar / Funny People” gibi Judd Apatow filmleriyle tanınan Seth Rogen’in başrolde karşımıza çıktığı film, yurtdışında eleştirmenler tarafından övgüyle karşılanmadı.

Müzisyenler mafyaya karşı
Selçuk Aydemir’in yönettiği “Çalgı Çengi”, müzisyenlik yapan Salih ve Gürkan’ın yolları tesadüfen mafyanın adamlarıyla kesişiyor. Şahit olmamaları gereken bir olaya şahit olan ikilinin hayatı altüst oluyor. Filmde Murat Cemcir, Ahmet Kural, Erdal Tosun ve Tuna Orhan rol alıyor.