Masallar ülkesi: Estonya

Yıllar önce ailemizin foto arşivinde bulduğum, 1950’li yılların başında Mardin’de çekilen fotoğraflarda babamın yanında gördüğüm hoş çifti araştırırken, fotoğraflardaki adamın dünyanın en önemli Süryanice uzmanlarından Estonyalı Prof. Võõbus olduğunu öğrenince, bu ülke her geçen gün daha da ilgimi çekmeye başlamıştı.

Araştırdıkça hayran kaldım Baltık Denizi kıyısındaki bu küçük Kuzey Avrupa ülkesine.

Avrupa’nın en küçük evi

Sürekli duyacağınız “masallar ülkesi” tabiri, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan ülkenin başkenti Tallinn’in eski şehir diye adlandırılan bölümünün dokusunu çok iyi korumuş ve tipik Ortaçağ kenti görünümünde olmasından kaynaklı. Çok sayıda gölü ve irili ufaklı adası olan, yarısı ormanlarla kaplı güzel bir ülke. Çevre ülkelere göre çok daha uygun fiyatlara sunduğu kaliteli hizmet nedeniyle hafta sonları başkent Tallinn genelde tıklım tıklım dolu.

Toompea Kalesi şehri tepeden izleyip harika fotoğraflar çekebileceğiniz bir yer. Çok fazla bir yükseklik hayal etmeyin. Şehir zaten düz ayak bir yerde kurulu ve kale de şehirden çok az yüksekte. 19. yüzyıla tarihlenen Aleksander Nevski Katedrali ve parlamento binası da kalenin içinde. Şehrin eski kısmında bulunan Raeapteek Avrupa’nın en eski eczanesi. İçinde bir de müze var. Eczanenin karşı tarafındaki 600 yıllık Belediye binası, eczanenin hemen yanındaki dar sokaktan ulaşacağınız Avrupa’nın en küçük evi sizi belki de çocukluğunuzun masallarına taşıyacak.

İtalyan mimar N.Michetti tarafından inşa edilmiş, Rus Çarı I. Petro ve eşi I. Katerina’ya ait “Katerina’nın Vadisi” anlamına gelen Kadriorg Sarayı’nın ana salonu Barok mimarinin en güzel örneklerinden. Kısa Bacak ve Uzun Bacak diye adlandırılan iki eski sokağı da görülmeye değer. Birincisine yalnızca yayalar, ikincisine de atlı arabalar girermiş eskiden. Estonya mutfağı coğrafi konumu ve işgaller nedeniyle Alman ve Rus mutfağının bir karışımı ve İskandinav etkileri de taşıyor. Ortaçağ atmosferi yaşamak isterseniz, yemek yiyin yemeyin, “Olde Hansa”yı mutlaka görün. Başkentin gece hayatı da çok renkli.

İkinci -büyük şehri Tartu

Benim için en ilginci de çok iyi bir üniversite olan Tartu Üniversitesi’nin bulunduğu ülkenin ikinci büyük şehri Tartu oldu. Benim meşhur Prof. Voobus da bu üniversitede okumuş. Öğrenci heykelleriyle süslü çeşmenin etrafı hep dolu. Üniversite binası, katedral ve kiliseler, Estonya Milli Müzesi, Bilim Merkezi, Soup Town, Karlova mutlaka görülmeli. Oyuncak müzesini de sevdim.

Buralara kadar gelmişken

Çeşitli etkinlik ve festivallere ev sahipliği yapan, Ortaçağ özelliklerini de barındıran güzel kumsallarıyla meşhur kıyı kenti Pärnu’yu,

Müzik festivalleriyle bilinen, muhteşem kalesi, kiliseleri, doğal ortamıyla şehirden kaçmak isteyenlere ideal tatil imkânı sunan Rakvere’yi,

Benim gibi bir ada delisiyseniz Saaremaa&Muhu ve Hiiumaa adalarını, tabii gidebilirseniz diğer bazı ufak adaları görmeden,

Tallinn’in hediyelik eşyalarından ve özellikle de memleketin sembolü haline gelmiş amber taşından yapılmış herhangi bir şey almadan dönmeyin.

Aklınızda bulunsun

Estonya için değişik vize türleri var. Hangi vizeyi almanız gerektiğini Estonya Büyükelçiliği’nin resmi sayfasındaki bilgilerden kontrol etmenizi öneririm.

Bir Kuzey ülkesi olduğu için yazın gündüzler çok uzundur ve meşhur beyaz geceler yaşanır.

İlkbahar ve sonbahar aylarında zaman zaman yağmura yakalanmanız olası. Valizinizde mutlaka yağmurluk ve şemsiye bulunsun.

Diğer Kuzey ülkelerine göre daha ucuz konaklama imkanları ve çok seçenek var. Rezervasyon yapıp gitmenizi öneririm.

Vegan ve vejetaryenler için çok restoran seçeneği var.

Biliyor muydunuz?

Estonya yüzde 99.8 oranıyla dünyadaki en çok okur yazar nüfusa sahip ülkelerden.

Nüfusunun büyük bir çoğunluğu ateist.

Sovyetler Birliği’nden ilk ayrılan ve kendi parasını basan ülke. (Şimdi euro geçerli.)

Bir NATO ülkesi ve Baltık ülkeleri içinde Avrupa Birliği’ne ilk giren ülke.

Estonya dünyanın en yüksek internet hızına sahip ve WiFi bedava. Skype ile Hotmail’in doğduğu yer de yine burası.