Karanfil nerede sergilenir?

3 Ocak 2012

7 Amerikalı bir danaya ortak olup kesmedikçe, ben Noel ağacı süslemem arkadaş. Yeni yıl için geri sayım geyiklerinden biri bu. İzmir de, 2011 muhasebesinde aynı geyik muhabbeti etrafında dönüp durdu.
7 İzmirlinin bir danaya ortak olması gibi, hemfikir olduğumuz İzmir tarifi şu;
“Aşklarımız, sevdamız, ailemiz, dostlarımız demek. Her köşesinde anılarımız var. Türkiye bir cennet ama İzmir Türkiye’nin bir köşesinde ayrı bir cennet. Değerlerini sıraladığımızda İstanbul’dan sonra 2. şehir. Öncelikle bir kültür platosu. Halkının kültüre verdiği değer, ayrı bir değer. İzmir’e herkes yakışır. Çünkü İzmir dışarıdan her gelene kendi kültürünü aşılayan, yabancısını kendine adapte eden bir özelliğe de sahip.”
Bu tarifin “Ben Noel ağacı süslemem arkadaş” boyutu da şu;
Kültür yaşamı; olması gerekenin gerisinde. Tarihinde bugünkünden daha iyi bir liman, daha iyi bir kültür merkezi. Ama o tarihin üzerine çok fazla bir şey koymamış. Belki doğası çok beslediği için, rehavete kapılmış. Geriden gelenler onun önüne geçmiş. İzmir’i besleyecek aslında çok derin tarih ve kültür birikimi var.
Yapılabilecek çok şey var. Çok çirkin bir şehirleşme. Konak Pier’in hikayesini hatırlayın. ABD’li

Yazının Devamı

Kanka turizmi

11 Aralık 2011

Kan kardeşin mutasyona uğramışı.
Kimi vakalarda sırnaşık sarmaşığa dönüşebilecek arkadaş tipi.
Dibinizden hiç düşmemesi itibarıyla varlığı bir süre sonra alışkanlığa dönüşür. İlgili kişiyi hayatınızın demirbaşı bellersiniz.
Hiç tanımadığınız birisi gelip size bunu derse, eliniz kolunuz bağlı siz de bunu diyorsunuz. Öyle de garip bir kelime kanka.
Turizmin 2012 yılı yeni trendi arasında gösterildi. Avrupa turizm basınının teşhisi bu. Kanka önerisi seyahat. Özellikle gençlerin yaşamında giderek önemli bir yer tutmaya başlayan sosyal medyada edinilen arkadaşlıklar etkili oluyor bu değişimde. Türkçe’ye ”kanka önerisi” diye çevirebileceğimiz ”Friendformation”, tatil seçimini etkileyecek. Araştırmaya göre sosyal medyadaki arkadaşın paylaştığı bilgi ciddiye alınıyor. Tatil tercihi buna göre yapılıyor artık. Nitekim bu alandaki gelişmeyi gören TripAdvisor diye bir kavram; kısa süre önce Facebook bağlantılı hizmetini duyurdu.
AEGEE İzmir diye bir gençlik oluşumu 42 ülkeden 250 temsilcinin geleceği bir etkinlik gerçekleştirmek üzere. Ancak kanka misafirlere şehri tanıtmak için yemek, ulaşım ve kokteyl sponsoru arıyor. Avrupa ve çevresindeki 20 binden fazla üniversitelinin

Yazının Devamı

Sanço Panço

4 Aralık 2011

Yaşlı bir insanın genel karakteristiği nedir? Enerjisi yoktur. Geleceğe değil, geçmişe dönüktür. Hatıralarla yaşar. Çatışmadan kaçar. Enerji yorar. Gelecek değildir aradığı. Yumuşak bir yaşamdır tercihi. Huzur ona yeter. Rekabet bozar.
Ege son altı bin yıldır sürekli kullanılıyor. Buna rağmen bakir görünen bir bölge ve deniz. Doğası o kadar cömert ki yaşayanların orayı haketmek icin yeteri kadar çabalamadıklarını düşündürüyor insana.
Yaşlı doğmuş sanki. Mümkün olduğu refahın tehlikeye düşmeyeceği hayat tarzı yaşanır hep. Yaşamda muhafazakârdır (korumacı). Yara alma ürkekliği vardır hep.
Hayat tarzını koruma refleksleridir Ege’yi durduran. Ekonomik hareketlenmeye yeltenene; yel değirmenlerine saldıran Donkişot gözüyle bakılır. Donkişot’un yardımcısı Sanço Panço; Egeli oluyor bu durumda. Sahte pehlivan. Gaz vermekten ibaret işlevli fiziki bir varlık.
Ege adı, Ege Denizi’nin batı yakasında yaşamış Aigeus adlı bir Yunan kralından gelir. Efsane de özetle şöyledir: Oğlunu canavarı yenmek için yolcu eder. Tembihler: “Giderken siyah bayrağı çek. Eğer yenilirsen dönüşte de onu indirme ki akibetini anlayayım. Yok eğer kazanırsan o zaman da beyaz bayrak çek.”
Oğlan gider.

Yazının Devamı

Kızılderili

27 Kasım 2011

Kızılderili uzaylı olsa gerek. Manhattan’ı ateş suyu uğruna 10 dolara satınca beyaz adama 400 yıl sonrayı anlatmış; “Son ağaç kesildiğinde, son nehir kirlendiğinde, son balık avlandığında, o zaman paranın yenmediğini anlayacaksınız.”
Beyaz adam reisin falını sarhoşluğuna vermiş anlaşılan. İnsan oğlunun içine ederek kalkındığı yaşam alanına, doğa deniyor günümüzde. Ne garip; ağzına ettik, şimdi tekrar kavuşmak için çok paraya ihtiyacımız var. “Sadece bahçeli bir ev” diyoruz mesela. Oysa her yer bahçeydi. Ne halt yemeye diktik bunca binayı?
Kızılderili reisinden bir asır önce söylemiş Kanuni; “Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi; olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.” Savaşa giderken aklına gelmemiş ölüm padişahın. Savaş meydanında hastalanınca kaleme almış.
Denemesi bedava. böbrek taşı düşürenler bilir sağlığın değerini. Hak huzuruna eli boş giden Vehbi Koç bile demiş; “Evin varsa, bir sıfır koymalısın varlıklar hanene. İşin varsa, bir sıfır daha koymalısın. İş seninse, üç sıfır daha koymalısın. İşin iyi gidiyorsa, üç sıfır daha. Araban varsa, bir sıfır, yazlığın varsa, bir sıfır daha. Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi. Ancak sağlığın varsa, bir koyarsın

Yazının Devamı

Marka olmak

20 Kasım 2011

Nuh’un gemisi değil. Ama benzeri... Hava fırtına. Ufukta görünür kara. Metreler vardır ayak basmaya. Ama tekne olur ala bora. Herkes suda.
Yüzme bilirler ama debelenmektedir kedi, köpek yaman dalgalar arasında. Eşek madalyalı yüzücüdür havuzlarda. Ama görmemiştir terbiye. Alay eder ikisiyle; yüzme bilmiyorlar diye. Kelebek sitiliyle başlar gösterişe. Gider yüz metre, geçer kurbağalamaya. Ardındakilere bakar, hazır dönmüşken sırtüstü kafa tutar azgın dalgaya. Kedi ile köpek gelmektedir ağır-aksak ama dalgaya göre pozisyon alma sırsıyla. Az kalmıştır karaya. Eşek finale sakladığı serbest sitil ile başlar kulaç atmaya. Ama kramp girer ayağına. Boğulur bağıra, çağıra. Kedi ile köpek olur ayak basan karaya.
Hikaye gençliğimin ilk yıllarında anlatıldı bana. Her alanda çabuk başarılı olabilirdim o ara. Anlatan sormuştu bana; “Ne anladın anlatsana?” Baka kalmıştım suratına. “Kıssadan hisse” diyerek devam etti konuya;
“Çabuk yüzmek değil, yüzdüğün su önemli. Yüzmeyi bil ama eşek gibi yapma. Sap ile samanı, havuz ile denizi karıştırma.”
6 bin yıllık İzmir yeni keşfedildi olsa gerek. Kolunu sallasan projeye çarpar bir durum var şu ara.
“Liman kenti, kültür şehri. Yüksek

Yazının Devamı

FACE verdik BOOK’unu çıkarma!

13 Kasım 2011

Kadıköy’de kendisine simitçi diyen elemana gevrekçi olduğunu kabul ettirecek istikrara sahiptir İzmirli.
Adı “Çekirdek” bilinen şehirlerde “Çiğdem kaç para?” demeyi göze alacak kararlılıktadır.
Uçurumun kenarındayken bile gülümseme tutarlığına sahiptir. İstikrar bu olsa gerek;
Temiz bakışlı insanlar şehri, bakımlı kızlar ve erkekler kenti İzmir’in körfezi yine çöplük olmuş. Gözü kara kararlılık bu olsa gerek;
Hem belediye hem vatandaş iyi çalışmış. Denizden 2006 yılında toplanan 85 ton çöp, 2011’in ilk 6 ayında 286 ton’a ulaşmış.
Uçurumun kenarında gülümseme bu olsa gerek; “Körfezi ve dereleri çöp kovası gibi kullanmayın” buyruğu sinek vızıltısı gelmiş. Atık listesinde ekim yağmurlarının taşıdığı kazak, pet şişe, ayakkabı, cam şişe, lastik, sebze ve zerzevat başrolde. Artık denizden kadın peti, prezervatif, çocuk bezi çıkmıyor. Sahil şeridinde güneş, çitlenen çiğdemin kabuğu denize tükürülerek uğurlanıyor.
Tutarlılık bu olsa gerek;

Yazının Devamı

Hayvanlar kadar olmak

6 Kasım 2011

Deprem;
Savunmanın ardında kendini unutturan forvet türü bir doğa olayıdır. Ara pası geldi mi de affetmez. Yazar golünü. Golü yedin mi de çıkarması zor olur. Maç bittikten sonra 1-2 gün tartışılır durum. Atış serbesttir yorumlarda;
“Defans oyuncuları maçtan önce alem yapmışlar da o yüzden yenmiş o gol. Savunma da maçtan önce banyo yapmamış. Orta saha da organize işlere bağlanmış.”
“Önlem alınmalı”ya bağlanır sonuç. Teknik ve taktiktir sorun. Ekonomidedir çözüm. Ama yemez. Her maç aynı gol, aynı forvetten yenir halde devam eder durum.
Deprem;
Hazırlıksız iseniz, hiç bir şeye güvenemediğiniz andır. Çalar saat olarak da kullanılır... Tanrının gönderdiği msn titreşimidir. Biraz hoyrattır belki. İnsanlara bir dahaki sefere msn titreşimi yerine, yüz yüze iletişimi kullanmaları için uyarıdır.
Deprem;

Yazının Devamı

Pembe

30 Ekim 2011

Biz İzmir’i pembe görürüz, oysa o rengin dışında kalanları göremeyiz çoğu zaman...
Mesela; gecekondu dolu tepelerinin dertlerine uzaktır sahil şeridi... Gecesi gündüzü ayrıdır. “Bira göbeği nasıl yapılır”, Kordon’da içmeye öğlen vakti başlayanları görünce anlarsınız. Ucuz pizza cennetidir. Mağazaların kıyafet cümbüşü tüm gün kadınların ve travestilerin istilasına uğrar. O istilanın yorgunluğu en keyifli şekilde Kordon’da tavla tıkırtıları, martı sesleri eşliğinde çay yudumlanırken atılır. Günbatımı ilk buradan karşılanmalıdır.
Gecenin geç saatlerinde yavaş yavaş rengi değişir şehrin. İnciraltı, Yalı, Gümrük, Pasaport, Gündoğdu, Liman, Bayraklı, Karşıyaka İskele, Girne, Şemikler sahil hattı pembenin tüm tonlarını yaşatır bize. Kıbrıs Şehitleri’nde menajerlerinin sürüklediği çivi topuklu, süper mini elbiseli kadınlar geçmeye başlar önünüzden. Tekel’in biraz ilerisindeki sokaklar, transparan kıyafetleriyle kapıda müşteri bekleyenlerle doludur. Gece ile gündüzün farklılaştığı yer burasıdır.
Ulaşım 24’te balkabağına döner ama stres nedeni olmaz eve dönüş. Araba, otobüs, vapur ile birlikte para da yoksa; bankta, çimde sabahı beklemek ya da tabana kuvvet anlayışı vardır.

Yazının Devamı