Yazarlar Olur mu öyle şey?

Olur mu öyle şey?

25.12.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Olur mu öyle şey?

Olur mu öyle şey

Ali SİRMEN

HABERİ okuyunca, önce gözlerime inanamadım.
Türkiye - ABD - İsrail'in, 5 Ocak'ta başlayacak ortak deniz tatbikatı ile ilgili olarak Washington Post gazetesinde çıkan haber öylesine inanılacak cinsten değil.
Habere bakılırsa, İsrail'in Ankara Büyükelçiliği'nde görev yapan Nissan Amdor, ülkesiyle Ankara arasındaki stratejik işbirliği anlaşmasını yorumlarken şunları söylemiş:
"Bilmem farkında mısınız ama, Türkler Araplardan gerçekten nefret eder"
Haber gerçekten inanılması güç. Çünkü ifade bir diplomata yakışmıyor. Kaldı ki, bir ulusun başkaları hakkındaki duygularını dile getirmek herhalde yabancılara düşen bir görev değil.
Kimi zaman Batılı meslektaşlarımızın da, gazetecilik kurallarını sansasyona kurban ettiği durumlardan biri ile mi, yoksa Türkler ile Arap ülkelerinin arasını daha fazla açmak için yapılmış diplomasi ve terbiye kurallarına uymayan bir girişim ile mi karşı karşıyayız acaba?
Her neyse. Ama önce bir noktayı vurgulayarak konuya girmekte yarar var:
Türk ulus bilinci ve dış politikası kimseden nefret üzerine kurulmamıştır ve Türkler Araplardan nefret etmezler.
Dahası Araplar ile Türkler arasında, ortak bir tarihi ve kültürel geçmiş söz konusudur. Bugün, devletlerarası politikalarda içinde bulunulan yanlışlar ne olursa olsun, biz bu ortak geçmişimizi ve kültürel yakınlığımızı hiçbir zaman unutamayız ve ilerde bu öğelerin, gerçekten zorunlu olan dostluk ilişkilerimizi pekiştirmede hepimize yardımcı olacağına da inanmaktayız.
Şimdi kimi Arap dostlarımın, "pekiyi de, o zaman bu İsrail ile imzalanan stratejik işbirliği anlaşması ne oluyor?" sorusunu duyar gibi oluyorum.
Bu soruyu soranlar öncelikle bazı gerçekleri görürlerse, olayları daha sağlıklı değerlendirme olanağına kavuşabilirler.
Türkiye'nin komşularına şöyle bir bakalım. Suriye, PKK terörünü en çok besleyen üç ülkeden biri. Diğer ikisi de Yunanistan ile İran. Bu gerçeği herkes biliyor.
Irak'taki iktidar boşluğu, Türkiye'yi tehdit eden en büyük etkenlerden biri.
Ne yazık ki, Fırat ve Dicle'nin suları konusunda İslam Birliği Konferansı, Ankara'nın haklı ve makul önerilerini bir yana iterek, Suriye'nin politikası yanında yer almış.
Bu durumda, Türkiye bölgedeki yalnızlığını gidermek, aynı zamanda kendi toprakları üzerinde terörü destekleyenlere karşı ortak istihbarat faaliyeti yapmak üzere, İsrail ile bir anlaşma imzalamışsa buna kim ne diyebilir?
Türkiye'yi bu işbirliği için kınayan Arap dostlarımız, Ankara'yı adım adım bu noktaya getirmekte olduklarını görmüyorlar mı?
Öte yandan, ülkemizdeki başka bir istikrarsızlık öğesinin de aynı kaynaklar tarafından desteklendiği hep bilinmiyor mu?
Bir gerçeği daha görmekte yarar var. İsrail'le bölgede ilk yakınlaşan, Mısır değil miydi?
O yakınlaşma sırasında, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkiler bugünkü düzeyinin de çok gerisinde bulunuyordu.
Ayrıca, her iki tarafı da tehdit eden, ortak tehlikelere karşı işbirliği yapmak başka bir şeydir, ortak hareket ettiğiniz ülkenin kimi politikalarındaki yanlışları görmek de başka bir şey.
Türkiye'de İsrail ile bu işbirliğini destekleyenler de, Filistin halkının ve de ulusunun haklı davasına arka çıkma gerekliliğini duymuyorlar, o gerçekleri görmüyorlar mı sanıyorsunuz?
Bütün bu gerçekleri vurguladıktan sonra, bir kez daha belirtmekte yarar var:
Türkler Araplar'dan nefret etmezler. Devletlerin politikalarındaki geçici çelişkiler ne olursa olsun ortak geçmişimizi ve kültür yakınlığımızı da hiçbir zaman unutmazlar.
Aksini söylemek abes ile iştigal olacaktır.

Yazara Email A.Sirmen@milliyet.com.tr