Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Denk bütçe"nin ne büyüklükte bir açıkla kapanacağını yılın ilk yarısında özelleştirme cephesinde atılacak adımlar belirleyecek.
Çok iddialı bir özelleştirme hedefiyle yola çıkan hükümet bu yolda hızlı adım atabilerse dış dünyadan da olumlu puan alabilecek.


Merkez Bankası Başkanı
Gazi Erçel, İktisadi Araştırmalar Vakfı ile Akdenet'in ortaklaşa düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada 1997 yılının ilk yarısını ve sonraki aylardaki gelişmeleri etkileyecek en önemli beş unsuru şöyle sıraladı:
1. IMF ile ilişkilerin seyri
2. Özelleştirmenin gerçekleştirilmesindeki hız
3. Hazine'nin dış piyasalardan sağlayacağı imkanlar
4. Faiz dışı bütçe fazlasının 1997'de de devamı
5. İç borçlanmanın dengeli olarak sürdürülmesi.
Bu beş alanda işlerin yolunda gitmesi halinde 1997'nin ilk yarısında enflasyonun yüzde 70'lerde kalacağını ve yılın ikinci yarısında bu seviyenin de altına çekilebileceği uman Erçel, Merkez Bankası'nın ilan etmeden uyguladığı para programını bu varsayıma dayandırdığını belirtti.
Gazi Erçel'in sıraladığı beş unsur da gerçekten önemli ve 1997'de piyasaların seyrini etkileyecek nitelikte. Ancak bunlardan bir tanesi, "özelleştirmenin gerçekleştirilmesindeki hız", 1997 yılında diğer unsurları da etkileyecek özel bir öneme sahip görünüyor. Aynı toplantıda konuşmacı olan Maliye Bakanlığı eski müsteşarı Kemal Kabataş'ı dinlerken bunu daha iyi anladım.
Kısa süre önce emekli olarak devletteki görevini noktalayan ve halen Pamukbank Yönetim Kurulu Başkanı olan Kabataş, 5 nisan kararlarından sonra bütçe açığının bir yıl içinde yüzde 50 düşmesiyle sonuçlanan uygulamanın bürokrasideki kilit ismiydi. Kabataş, konuşmasında ve ayaktüstü yaptığımız sohbette, hükümetin "denk bütçe" diye sunduğu bütçenin aslında "sıfır açık"la 3.5 katrilyon açık arasında kalan geniş yelpazede sonuçlanabilecek bir bütçe olduğunu belirttikten sonra, "benim olası gördüğüm açık rakamı 2 katrilyonun üzerinde", diyor.
Kabataş, bütçenin özünü faiz dışı bütçenin oluşturduğunu ve 1997 bütçesinin faiz dışı bütçede disiplin sağlama açısından hiç de umut vermediğini söylüyor. "Yatırımlarda, cari harcamalarda büyük artışlar öngörülmüş, bütçe disiplinini sağlayacak temel kalemlerde bu anlayışı göremiyorum", diyen Kabataş, "denk bütçe"için tüm umutların özelleştirme hamlesinde odaklandığını söylüyor.
Büyük çapta bir kamu malı likidasyonunun öngörüldüğünü belirten Kabataş, bunun gerçekleştirilmesi halinde çok yönlü sonuçlar doğurabileceğini vurguluyor. Ancak bu iddialı hedefi gerçekleştirmek için çok yönlü bir hazırlığın şart olduğunu da hemen hatırlatan Kabataş, 8 milyar doların üzerindeki bir kamu malı likidasyonunun iç ve dış piyasalarda nasıl hazmedileceğinin çok iyi düşünülmesi gerektiğini belirtiyor.
İş dönüp dolaşıp "ya tutarsa" noktasında düğümleniyor. Hükümet 1997'nin ilk yarısında iddialı özelleştirme programını uygulamaya kararlı olduğunu kanıtlar ve bu alanda sonuç almaya başlarsa bunun iç ve dış piyasalarda olumlu yansımalar yapması olası. Özelleştirmeden sağlanacak gelirlerin kamu açıklarının azalacağı izlenimini yaratması Hazine'nin daha makul faizlerle ve daha uzun vadelerle borçlanmasını sağlayabilir, böylece faiz yükünün bir bölümü 1997 dışına kaydırılabilir. Ayrıca özelleştirme yolunda atılan hızlı ve kararlı adımların IMF ile ve uluslararası piyasalarla ilişkileri olumlu etkilemesi de büyük olasılık. Hazine'nin dış piyasalardan sağlayacağı imkanlar da büyük ölçüde buna bağlı.
Bana öyle geliyor ki "denk" diye sunulan bu bütçeyle Sayın Erçel'in önemsediği faiz dışı bütçe fazlasını sürdürmek bile kolay olmayacak ve her şey özelleştirme cephesindeki başarıya bağlı kalacak. Özetlersek 1997'nin falında ya hızlı özelleştirmeyi göreceğiz ya da büyüyen bütçe açıklarıyla daha da zorlanacak olan piyasaları.


Susurluk olayı devlet içinde yuvalanan çeteleri gündemin başsırasına oturttu ve kendi kahramanlarını yarattı. Bunlar arasında Abdullah Çatlı ve Sedat Bucak gibi hep gerçek adıyla anılanlar olduğu gibi bir de gereğinde kod adıyla anılanlar var. Bunlar arasında en önemli olanlar, "ünlü bir politikacının eşi" ile "eski bir bakan". Bu iki kişiden çok söz ediliyor.
Herkes Susurluk olayını ve kahramanlarını konuşurken borsa da yükselmeye başlayınca mali piyasalarda oynanmakta olan "büyük kumar" gündemden düştü, sanki ekonomide ve mali piyasalarda sorun yokmuş gibi bir hava esmeye başladı. Birkaç köşe yazarı ve "karamsar" TÜSİAD da olmasa kimse söz etmeyecek piyasalarda büyüyen risklerden.
Evet mali piyasalarda oynanmakta olan "büyük kumar" olanca hızıyla sürüyor ve bu kumarın büyümesinde de bir "çete"nin önemli rolü olduğu söyleniyor. İşin ilginç tarafı bir kolu devlete uzanan çetelerle ilgili olarak adı çok geçen "ünlü politikacı eşi"nin mali kesimdeki çetenin de kilit ismi olduğu ile