Batı'nın sırları
Bin yıl öncenin dünyasında teknolojiden ekonomiye ve sanata kadar hemen her alanda büyük üstünlük sağlamış olan Çin ve onun tek rakibi konumumdaki İslam uygarlığı bu üstünlüklerini neden koruyamamış? Sonuna yaklaştığımız binyılın başında, çoğu sefalet içindeki köylülerden oluşan 70 milyon insanın barındığı Avrupa nasıl olmuş da binyılın sonunda dünyaya damgasını vuran bir uygarlığın beşiği olmuş? Atlantik'i aşarak Avrupa'dan Amerika'ya atlayan "Batı uygarlığı" hangi değerlere ve kurumlara dayanarak bu mucizeyi gerçekleştirmiş?
Aslında böyle bir gazete sütununda yanıtlanması mümkün olmayan, bu köşenin ve yazarının haddini kat kat aşan sorular bunlar. Bizim milenyum aşkına yapmaya çalıştığımız şey, bu konuda ileri sürülen bazı tezleri aktarmaktan ibaret.
* Çin'in her alandaki üstünlüğünü koruyamamasında
Çin'i yönetenlerin kendi iktidarlarını korumak için değişimin önünü tıkamalarının etkili olduğu ileri sürülüyor.
* Bilimdeki öncülüğünü kaybeden İslam dünyası ve öncelikle askeri güce dayanan üstünlüğünü ekonomik güce dönüştüremeyen Osmanlı İmparatorluğu için de benzer görüşleri ileri sürenler var.
*
Buna karşılık Batı Avrupa'da 1.500 yıldan beri tüm kıtayı denetimi altında tutan bir merkezi otoritenin olmaması çoğulculuğun ve değişimin önünü açmış. Avrupa'da değişim, yenilenme ve gelişme kendi başına bir değer haline gelebilmiş.
*
Merkezi yönetimin her alanı denetleyemediği ortamda kişisel sermaye birikimi yapmak ve ekonomik gücü siyasi güce dönüştürmek olanağı doğmuş. Böylece iktidarın paylaşılması gündeme gelmiş ve sonuçta uygarlık taşıyıcısı haline gelen bir burjuva sınıfı ortaya çıkabilmiş.
*
Burjuvazinin ortaya çıkışı, merkezi idarenin yetki alanını sınırladığı gibi ekonomik hayatta büyük ağırlık taşıyan ve bir dönemde Avrupa topraklarının üçte birinin sahibi olan Kilise'nin etki alanını da sınırlamış. Protestanlığın doğuşu ise kapitalizme yeni bir destek sağlamış.
* Ekonomik alanın göreceli özerkliği sağlanabilmiş ve bu da gelişimin yolunu açmış.
Özel mülkiyeti güvenceye alan bir hukuk düzenin kurulması sisteme uzun vadeli bir güvence ve perspektif kazandırmış.
* Rönesansı yaşayan
Avrupa'da bilim ve teknolojinin gelişimi de hız kazanmış, bu süreç giderek ekonomideki sıçramayı belirleyen başlıca etken haline gelmiş.
Özetlersek Avrupa ve onun uzantısı olan Amerika, değişime açık bir ortamda, ekonomik gelişmeyi yaratacak güçlerin ve bilimin serpilmesine olanak tanıdığı için, teknolojideki ve ekonomideki gelişmelerin çok hızlandığı son 150 - 200 yılda üstünlüğünü kanıtlamış.
Türkiye'nin bu süreçteki konumunu cumartesi günkü yazımda ele alacağım.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr