Batı ve Türkiye
2000 yılının ilk gününde "2000'e doğru" başlığı ile karşılaşmak kimilerine tuhaf geldiyse nedenini açıklayayım. Bu mini dizi aslında geçen perşembe günü bitecekti ama araya Gazi Erçel'in Milliyet'e yaptığı ziyaret girince bu üçüncü yazı sayfadaki yerini ancak 2000 yılının ilk gününde alabildi.
Bu mini dizinin ilk iki bölümünde, sonuna geldiğimiz binyılın dünyayı nasıl değiştirmiş olduğunu gösteren bazı gelişmelere değindik. Bu değişimin en çarpıcı yanı, 2000 yılında tüm dünyaya damgasını vuran "Batı uygarlığı"nın 1000 yılının önde gelen uygarlıkları arasında adının bile anılmamasıydı. Batı'nın üstünlüğü özellikle son 150 yılda, sanayi devrimi sonrasında belirginlik kazanmış görünüyordu. Bu süreci tamamlayan son iki halka ise 1000 yıl öncesinin tek süper gücü Çin'in kapitalizmi benimsemesi ve Berlin Duvarı'nın yıkılması oldu galiba. Batı uygarlığının bir ürünü sayabileceğimiz kapitalizmin bir dünya sistemi haline gelmesi artık mümkün görünüyordu.
Ben bunu bir "son" olarak gören ve "tarihin bittiğini" iddia edenlere pek katılamıyorum. Büyük bir değişim sürecinin yaşanmakta olduğu bir dünyada, küreselleşmenin sarsıcı etkileri hiç beklenmedik sürprizlere, krizlere, katastroflara yol açarken yarının neler getireceğini kestirmek hiç de kolay görünmüyor bana.
Bu binyıllık süreç içinde bizim nereden nereye geldiğimizi bir - iki paragrafta özetlemek de olanaksız ama birkaç noktaya değinmek mümkün herhalde.
Biz, mirasçısı olduğumuz Osmanlı İmparatorluğu'ndan bu yana Batı uygarlığı ile yakın temas halinde olmuşuz. "Modern Türkiye'nin kurucusu" unvanını hak eden Mustafa Kemal'in "Batı uygarlığı" tercihi ise net bir yön çizmiş Cumhuriyet Türkiyesi'ne. Bu tercihin tartışılması doğal ama Türkiye'nin bugün bu noktada olmasında bu tercihin ve yönlendirmenin belirleyici olduğu sanırım açık. Bugünün perspektifiyle 1920'lere baktığımızda, Mustafa Kemal'in dünyanın gideceği yönü doğru saptayarak Türkiye'nin yönünü çizdiğini de söyleyebiliriz.
Aslında farklı uygarlıkların damgalarını taşıyan ve büyük çoğunluğu köylü olan toplumumuzun "Batı uygarlığı" ile bütünleşme hedefine doğru ilerlemesi doğal olarak inişli çıkışlı bir seyir izledi. Bu hedefe kilitlenmiş seçkinlerin müdahaleleri zaman zaman belirleyici oldu ve sonunda bugünkü noktaya gelindi.
Türkiye 2000 yılına, biraz da sürpriz sayılabilecek gelişmeler sonucunda, "Batı uygarlığı"nın damgasını vurduğu bir dünyada iddialı bir ülke olarak yerini alma hedefine yönelmiş olarak giriyor. 2000'lere umutlu girerken tüm okurların yeni yılını kutlarım.
Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr