Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İtalyan aktöre sempati duyduğumu bilen Milliyet'teki oda komşum Meral Tamer, "başın sağ olsun", diyerek Marcello Mastroianni'nin ölümünü bildirdiğinde içimden "Ah Marcello!" demek geldi. Hüzünle karışık garip bir duyguya kapıldım. Sanki kırk yıllık bir dostumdu ölen. Yalnızca filmlerinden tanıdığım Marcello'nun filmlerini yeniden görerek onunla yeniden beraber olabilirdim ama onun ölümüyle yaşamdan, hatta kendi yaşamımdan bir şeyin eksildiğini hissediyordum.
Beni Marcello'ya bu denli yaklaştıran şey galiba yüzündeki o benzersiz tereddüt ifadesiydi. Hep kendisiyle de alay edebilecek bir insanı oynuyordu sanki Marcello. Zeynep Atikkan'a yıllar önce itiraf ettiği gibi, kadınların gücünü kabul eden, kadınlar karşısında yenilgiyi göze almış erkeğin benzersiz çekiciliğini simgeliyordu o.

Merkez Bankası eski başkanı Rüşdü Saracoğlu'na göre 1997 bütçesi 2.75 katrilyonluk bir açıkla kapanırsa bunu başarı saymak gerekecek.

Türk Ekonomik Hukuk Araştırmaları Vakfı'nın önceki gün düzenlediği toplantıda 1997 bütçesi ve ekonomik beklentiler tartışıldı. İlk konuşmacı olan TBMM Bütçe Plan Komisyonu Başkanı ve RP milletvekili Ertan Yülek, 1997 bütçesinin faiz çıkmazını aşma ve rant ekonomisinden reel ekonomiye dönüş bütçesi olduğunu belirterek bütçe denkliğinin nasıl sağlanacağını anlattı. Yülek'in dolar olarak verdiği verilere göre bütçe denkliği şöyle sağlanacaktı:
* Toplam giderler 46.3 milyar dolar
- Faiz dışı giderler 32.5 " "
- Faizler 13.8 " "
* Toplam gelirler 46.3 " "
- Vergi gelirleri 32.4 " "
- Vergi dışı gelirler13.9 " "

Ertan Yülek'e göre denk bütçenin sırrı faizlerde gizliydi. 1996 bütçe yılında 22.5 milyar doları bulan faiz giderlerinin 1997'de 13.8 milyar dolara çekilmesi öngörülmüştü. Bununla birlikte vergi dışı gelirlerde beklenen yüksek artış bütçe denkliğini sağlayacaktı. Kısa vadeli Hazine bonosuyla borçlanmadan tahville borçlanmaya geçilerek faiz yükü aşağı çekilecek, piyasalarda oluşan güven ortamı buna olarak verecekti. Özelleştirme hamlesi ise Sayın Yülek'in deyimiyle, "serseri paranın dövize değil özelleştirmeye yönelmesine" yol açacaktı.
Toplantının ikinci konuşmacısı ANAP İzmir milletvekili Rüşdü Saracoğlu ise "denk bütçe" hedefini benimsediğini, ancak 1997 bütçesinin denk kapanmasının mümkün olmadığını anlattı. Saracoğlu'na göre 1996'da % 19.3 olması beklenen bütçe gelirleri/GSMH oranının bir yıl içinde aniden % 25.7'ye fırlaması olanaksızdı. Benzer biçimde bütçe giderleri/GSMH oranının %30'lardan % 25.7'ye düşmesi de çok zordu. Bu bütçeyle gerçekleşebilecek en iyi sonuç 1996'daki bütçe açığının sabit fiyatlarla korunması olabilirdi ki bu da cari fiyatlarla 2.75 katrilyonluk bir açık demekti.
Saracoğlu'na göre 1997 bütçesinin gerçekçi olmadığını gösteren bir diğer gösterge, 1997 de beklenen milli gelir artışıyla bütçe geliri artışı arasındaki orantısızlıktı. 1997 yılında sabit 1995 fiyatlarıyla milli gelirin 324 trilyon lira, bütçe gelirlerinin ise 603 trilyon lira artması öngörülmüştü. Bu rakamlar özel sektörün yaratacağı yeni kaynakların iki katını devlete aktarmak zorunda kalacağını ortaya koyuyordu.
Saracoğlu'nun hesaplamasına göre 1997'de devletin bütçe açığı finanse etmek için para arzıdaki artışın da en az yarısına el koyması gerekecek, bunu sağlamak için geniş tanımlı para arzının % 110 artması gerekecekti. Bu koşullarda 1997 yılı ortalama enflasyonu da bütçede öngörüldüğü gibi % 65 değil % 85 dolayında gerçekleşecekti.
Saracoğlu'nun ortaya koyduğu veriler "denk bütçe"nin bir hayal olduğunu gösteriyordu. Hazine Müsteşarlığı'nın bağlı bulunduğu bakanlığa 2 katrilyonu aşan miktarda boçlanma yetkisi tanıyan hükmün hükümetin de aslında denk bütçeye inanmadığını gösterdiğini belirten Saracoğlu'na göre açığın 2.75 katrilyonda kalması halinde bunu başarı saymak gerekecekti.

"Denk bütçe" ile ya da ödemeler dengesiyle ilgili bir şeyler yazmamı bekleyenler bu yazıyı okuyunca asıl benim akli dengemin bozulmakta olduğunu düşünmeye başlarlarsa pek şaşmam. Türkiye'nin bugünkü ortamında, özellikle siyasilerin davranışları ve lafları karşısında kendisini sürekli hakarete uğramış gibi hisseden birinin bir noktadan sonra ipin ucunu kaçırmasını ve rüyalar alemine sığınmasını anlayışla karşılayacağınızı umuyorum.
Rüyamda Çankaya Zirvesi'ni gördüm. Zirvede bir mucize olacağını daha Süleyman Demirel'in açış konuşmasını dinlerken anladım. Sayın Demirel, kırk yıla yaklaşan siyaset serüveninin açıkyürekli bir özeleştirisini yapıyor, ülkeyi iki kez askeri müdahale ortamına getiren olaylardaki rolünü inanılmaz bir içtenlikle ortaya koyuyordu. Geçmişteki başarılarıyla övünen bir politikacı gibi değil, bugünün g