Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



ABD ekonomisinin bu yılın üçüncü çeyreğinde % 7.2'lik bir büyüme hızı elde ettiğinin açıklanması, geçen yılın başından beri sorulan şu soruları yeniden gündeme taşıdı: ABD ekonomisi tekrar hızlı büyüme rayına mı oturuyor? 1990'lardaki hızlı büyümeye eşlik eden borsa balonunun 2000 yılı başlarında patlaması sonrasında yaşanan resesyon ve kesintili büyüme süreci aşıldı mı?
2002 yılının başında ve 3. çeyreğinde GSYİH'deki büyüme % 4'lere çıkınca bu sorulara "evet" diye cevap vererek iyimserlik belirtenler olmuş ancak sonraki gelişmeler bu iyimserliği doğrulamamıştı. Şimdi son iki çeyrekte ortaya çıkan verilere bakarak Amerikan ekonomisinin sonunda 'köşeyi döndüğünü' ileri sürenler özellikle şu noktalar üzerinde duruyorlar:

Olumlu sinyaller

  • Özellikle yılın 3. çeyreğine ilişkin ilk tahminlerin, geniş tabanlı bir büyümeye işaret ettiği belirtiliyor. Bu çeyrekte tüketim harcamaları % 6.6 artarken bu artış dayanıklı tüketim malları talebinde % 23'ü, konut yapımında % 20'yi, ihracatta % 9'u bulmuş.
  • 2000 yılında borsa balonunun patlaması sonrasında hızla düşüşe geçen ve bir türlü toparlanamayan sabit sermaye yatırımlarında bu yılın 2. çeyreğinde gözlenen % 6.9'luk artışın 3. çeyrekte % 11'e yükselmesi, yeni bir yatırım dalgasının başladığı umudunu yaratıyor. Ekipmana ve yazılıma yapılan yatırımlardaki artışın % 15'i bulması da bu umudu güçlendiriyor.
  • Ekonominin yavaşlamasıyla birlikte 2001'den itibaren ciddi boyutlar kazanan istihdam kayıpları son üç ayda tersine dönmüş görünüyor ve işsizlik oranı da % 6.1'den % 6'ya düşmüş bulunuyor.
  • Ekonomideki büyümeye temel oluşturan şaşırtıcı verimlilik artışları sürüyor; 3. çeyrekteki % 8.1'lik artışın yılın 2. çeyreğindeki % 7'lik artışı bile geride bıraktığı görülüyor.
  • Bu yılın 2. çeyreğinde % 15 artış kaydeden şirket kârlarının 3. çeyrekte daha da yüksek oranlı bir artış göstermesi bekleniyor.
  • Ekonomideki canlanmanın ilk belirtileri bile bütçe açığındaki ürükütücü genişlemeyi bir ölçüde frenlemiş görünüyor.

  • Kimileri bu olumlu sinyallere bakarak Amerikan ekonomisinin "son 50 yılın en kısa süren resesyonunu" artık kesinlikle aştığını ve yeniden % 4 dolayında bir sürdürülebilir büyümeyi yakalayacağını ileri sürerken bu sinyalleri iyimser olmak için yeterli bulmayan ve temeldeki risk faktörlerini öne çıkartanlar da var.

    Risk faktörleri
    Öncelikle üzerinde durulması gereken risk faktörleri şunlar:
  • ABD'nin bütçe açıklarının, 2. Dünya Savaşı sonrasında doğanların oluşturduğu kalabalık kuşağın emeklilik çağına gelmesiyle birlikte çok daha büyük rakamlara tırmanmasının beklenmesi, bu dev açıkların bir noktadan sonra faizleri yükselteceği beklentisini yaratıyor.
  • ABD'nin dış açığı da rekorlar kırmaya devam ederken Çin ve Japon merkez bankalarının yüklü miktarda ABD Hazine kağıdı alımları doların değerinin daha da düşmesini önlüyor ama bu durum doların ciddi bir değer kaybı riskiyle karşıya bulunduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor.
  • ABD'de krediyle tüketimini sürdüren ve ekonomiyi ayakta tutan hane halkının toplam borcu kullanılabilir gelirinin % 120'sine erişmiş durumda ve borç servisinin oranı da rekor düzeylerde. Faizlerin yükselişe geçtiği noktada borç servisinin ağır bir yük oluşturacağı ve tüketimi caydırarak büyümeyi köstekleyeceği ileri sürülüyor.
  • Borsa balonunun patlamasından sonra şişmeye devam eden "konut balonu"nun da faizlerin yükselmesiyle patlayacağını ve tüketimi caydırıcı etki yapacağını bekleyenler de var.

  • Bunların yanı sıra ABD'nin Irak'ta giriştiği serüvenin nasıl sonuçlanacağının bilinmemesi ve gelecek yılın ABD'de başkanlık seçimi yılı olması, artı ve eksilerle dolu olan bu çelişkili tabloyu daha da karmaşık hale getiriyor. Hemen önümüzdeki dönemde ABD ekonomisindeki olumlu sinyallerin etkisini hissettirmesi beklenebilir ama temeldeki risk faktörlerinin bu olumlu gidişatı tersine çevirebileceğini unutmamak gerekiyor.

    Başkan Carter'ın ulusal güvenlik danışmanlığını da yapmış olan ünlü strateji uzmanı Zbigniev Brzezinski, ABD'nin gücünün doruğunda bulunduğu noktada dünyadaki itibarının dibe vurmasını Başkan Bush'un "paranoyak bir dünya görüşünü benimsemesine" bağlıyor. Başkan Bush'un 11 Eylül'e tepki olarak ortaya attığı "Bizimle birlikte olmayan herkes düşmanımızdır" anlayışının ve "teröre karşı savaş" ilanının ABD'nin sağlıklı bir dış politika izlemesini olanaksız hale getirdiğini belirten Brzezinski şu önemli soruyu soruyor: "ABD kendi korkularını ve güvenlik kaygılarını öne çıkartarak dünyada liderlik rolü oynayabilir mi?"
    Brzezinski'nin de vurguladığı gibi, Bush yönetiminin 11 Eylül'e verdiği tepkinin sığlığı ve sonrasında izlediği politikanın ilkelliği, dünyayı nasıl biteceği belli olmayan bir savaş ve gerilim ortamına sürükledi. Fransa ve Almanya gibi müttefiklerini ve dünya kamuoyunu karşısına alarak Irak'ı işgal eden Başkan Bush'un İslam dünyasındaki tepki birikimini bombalarla korku salarak sindirme ve Ortadoğu'da kendi düzenini kurma girişiminin çıkar yol olmadığı da giderek daha iyi anlaşılıyor.
    Paranoyak yaklaşımıyla dünyayı ateşe atan Başkan Bush şu anda dünyada en fazla tepki çeken ve istenmeyen lider konumunda. Bush'un yarın başlayacak İngiltere ziyaretinde bu tepkinin nasıl sokaklara döküleceği merakla bekleniyor.
    İlahi Haslet! Sen bir de gemi ressamlığına soyun ve Cennetin Gemileri albümüyle beni neredeyse ağlama noktasına getir. Orijinalleri 3 Aralık'tan itibaren Rahmi Koç Sanayi Müzesi'nde sergilenecek olan Haslet Soyöz'ün gemi ve vapur portrelerinin albümdeki fotoğrafları bile beni anılar denizine sürüklemeye yetti. Bu gemilerin ve vapurların çocukluk günlerime ne denli kalıcı bir damga vurduğunu fark ettim bu albüme bakarken. Babamın ilk otomobiliyle Kabataş'tan Üsküdar'a geçmek için bindiğimiz yandan çarklı Sahilbent; Boğaz'dan her geçişi bizler için olay olan Yavuz zırhlısı; ünlü Şefik Kaptan'ıyla bir dönemin en lüks gemisi sayılan Ankara; demirli bulunduğu Kanlıca Koyu'nda bana Savarona'nın yavrusu gibi görünen Ertuğrul yatı ve diğerleri beni kendi tarihime geri götürdü; Bandırma, Gülcemal, Hamidiye gibi gemileri de tarihe vurdukları damgayla hatırlamış oldum bu albüme bakarken. Haslet'in aydınlık gemi portrelerini tamamlayan açıklamalar bu saklamaya değer albümün değerini daha da artırıyor.