Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Yazının başlığı belki biraz kafa karıştırıyor ama geçen haftanın bana ilginç gelen gelişmelerini özetlemek için başka çare bulamadım.
       Yıllardan beri adeta tutkuyla izlediğim atletizm bana göre olimpiyatların ana sporu. Bu sporda öne çıkmak, dünya çapında başarılara imza atmak kolay değil. Bilimsel yöntemlerle, sabırlı ve yoğun bir çalışmayla dünya çapında atlet olunabiliyor. Belli ırki özelliklere sahip olmanın özellikle bazı dallarda, örneğin 100 ve 200 metre gibi sürat koşularında, başarıyı getirdiği yolundaki ciddi iddialara karşın sistemli çalışan ülkeler pekala iyi sonuçlar alabiliyorlar atletizmde.
       Bunun en çarpıcı örneğini komşumuz Yunanistan veriyor. Sidney'de atletizmde en büyük süprizlerden birini 200 metrede birinci olan Yunan atlet Kenteris yaptı, bayanlar 100 metrede de ikinciliği Yunan atlet Tanu kaptı. Yunanlıların yanısıra Estonyalı bir atlet dekatlonu(onlu yarışmayı) kazandı, Suudi Arabistanlı bir atlet 400 metre engellide kıl payıyla ikinci oldu. Kenya, Küba, Cezayir gibi ülkelerin atletlerinin başarılarına alıştığımız için onları ayrıca anmıyorum.
       Türkiye'nin bayanlar 1500 metrede ilk turu geçme başarısını gösteren Süreyya Ayhan'la avunmak zorunda kalması ise atletizmdeki acıklı halimizi ortaya koydu. Atletizm yarışmalarını izlememize olanak sağlayan TRT'nin hiç olmazsa bizim ekrandan gördüğümüzü görebilecek bir sunucuyu bulamaması ise başka bir acıklı durumdu. Yetenekli(!) sunucunun, erkekler 1500 metre yarışında atletler son düzlüğe çıkarken "yarışın bitmesine 600 metre kaldı" demesi yaptığı gafların en hoşuydu.
       Futboldaki başarılarımızın üstüne de bir hayli gol yağdı geçen hafta, dört takımımız 18 gol yeme başarısını(!) gösterdi, tek galibiyeti Galatasaray alabildi. Bu sonuçlar Avrupa'da birkaç maç kazanmakla kalıcı başarıyı yakalamak arasında hayli mesafe bulunduğunu hatırlattı hepimize. Geçan hafta yaşananlardan sonra Türkiye'de yere göğe konamayan Hakan Şükür ile Fatih Terim'in İtalya serüvenlerinin nasıl sonuçlanacağını da doğrusu merak etmeye başladım.
       Haftanın hiç değilse futboldaki başarılar kadar ilgi görmesi gereken olayı ise Tofaş'ın dünya pazarı için Türkiye'de geliştirilen ve yalnızca Türkiye'de üretilecek olan Doblo modelini Paris'te tanıtmasıydı bence. Yılda 1 milyar dolarlık bir ihracat hedefi olan Doblo, Türkiye'nin otomobil sanayiinde küresel olimpiyatlara katıldığının somut bir kanıtı. Darısı atletizmin başına.


Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr