Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman ULAGAY

Siyahların çoğunlukta olduğu Baltimore'da Wall Street'teki mutluluğun izlerini görmek kolay değil
Baltimore / ABD - Amerika'ya, daha doğrusu ABD'ne galiba altıncı gelişim ama hala kendimi bir filin bir tarafını tutup filler hakkında ahkam kesen körlere benzetiyorum. ABD, her köşesi kendine göre farklı özelliklere sahip, devasa bir ülke ve ben o çok sözü edilen "büyük Amerikan rüyası"nın ne olduğunu hala tam olarak anlayabilmiş değilim.

"Büyük Amerikan rüyası" Wall Street'de hisse senetlerinin yükselişi mi acaba? Yedi yıllık bir tırmanışın sonunda, tüm tahminleri aşan bir tempoda yükselişini sürdüren hisse senedi fiyatları pek çok Amerikalı'nın kendini daha zengin hissetmesini sağlıyor. Ünlü Dow Jones endeksi bu haftayı 9,000 puanda kapatamadı ama endeksin yılbaşından bu yana kaydettiği gelişme en iyimser tahmincileri bile şaşırttı.
Halen Amerikalıların yaklaşık yarısı doğrudan ya da yatırım fonları yoluyla hisse senedi sahibi. Dolayısıyla hisse senedi fiyatları yükseldikçe onlar da zenginleşmiş oluyor.
Hisse senedi fiyatlarının nereye kadar yükseleceği konusunda farklı tahminler var. 1998 başında Dow Jones endeksi için 9,000 rakamını bile fazla bulanlar şimdi 10,000 puandan söz edebiliyorlar. Aslında endeksin düzeyini belirlemede en önemli etkenlerden biri olan şirket karlılıkları başaşağı gidiyor ama artık buna da aldırmadan varını yoğunu borsaya, yani New York borsasına yatıran o kadar çok ki endeks başını alıp gidebiliyor.

Bu çılgınca tırmanış karşısında en güç duruma düşenlerden biri ABD Merkez Bankası konumundaki Federal Rezerv Bankası'nın başkanı Alan Greenspan. 1996 yılının aralık ayı başlarında Dow Jones endeksi 6,400 puana eriştiğinde borsadaki tırmanışı "akıl dışı bir aşırılık" olarak niteleyen Greenspan artık "kaygılı" olduğunu bile rahatça söyleyemiyor. Geçen hafta Gazete Editörleri Derneği'nin yemeğinde bir konuşma yapan Greenspan aynen şöyle demiş: "Ben kaygı verici gelişmelere işaret etmekle görevliyim, devlet bana bunun için maaş ödüyor ama kaygı duymanın giderek zorlaştığını itiraf etmek zorundayım."

Geleneksel ekolden sayılan Alan Greespan bile bunu söylediğine göre Amerika'da işlerin çok iyi olması lazım. ABD bütçesinin 30 yıldan beri ilk kez fazla vermesi, enflasyonun ve işsizlik oranının 1960'lardan bu yana en düşük düzeyde bulunması da hep bu mutluluk tablosunun parçaları. Bunlara ek olarak Pfizer firmasının piyasaya sürdüğü Viagra adlı yeni ilacın erkeklerdeki iktidarsızlık sorununa kesin çözüm getirdiği yolundaki iddialar da en karamsar Amerikan erkeklerine bile umut vermiş olmalı.
Gelgelelim nüfusunun yaklaşık yüzde 60'ını siyahların oluşturduğu Baltimore'da yolda, trende, otobüste, hastanede ya da herhangi bir yerde karşılaştığım insanlar bana hiç de mutluluk yansıtmadı, mutlu ve memnun insan görüntüsü vermedi. Hemen herkes yaptığı işi angarya kabilinden yapıyor, güleryüzlü insana rastlamak hiç de kolay olmuyor, ABD'nin bu köşesinde.

Bu tablonun sırrını çözmek için Dow Jones endeksinden başka endekslere, başka verilere de bakmak gerekiyor herhalde.
Örneğin sonuçları yeni açıklanan bir araştırmaya göre en az 10 milyon Amerikalının açlık sınırında yaşadığı, Meksika kökenli Amerikalıların yüzde 15'inin, siyahların yüzde 8'inin bu durumda oldukları anlaşıldı. Baltimore'un bağlı bulunduğu Maryland eyaletinde de yoksulların nüfusa oranı yüzde 10'u aşıyor.
Bunların yanı sıra dükkanlar mal, yollar araba dolu. Taksi bulmak hayli zor, hali vakti yerinde olan herkes kendi özel otosuyla dolaşıyor. Metro ya da otobüs gibi araçlarda ise beyazlara rastlamak pek kolay değil. 1860'da, İç Savaş öncesinde 50 bin "özgür zenci"nin bulunduğu Baltimore'da 1998'in Amerikan rüyası hangisi, hala anlayabilmiş değilim.

İstanbul'dan New York'a Türk Hava Yolları(THY)nin kusursuz hizmetiyle geldikten sonra şubat ayında yapılmış bir rezervasyona ve elimizdeki okeyli biletlere güvenerek American Airlines(AA)'ya başvurduğumuzda hoş bir sürprizle karşılaştık. AA'nın yetkilisi büyük bir pişkinlikle Baltimore uçağında "overbooking", yani çifte rezervasyon olduğunu ve uçakta bizim için yer bulunmadığını söyledi.
Biz bunun bir rezalet olduğunu söylediğimizde de bize bunu telafi etmek için 200 dolarlık bir yeni bilet alma çeki vereceğini söyledi. Biz bu duruma tepki gösterince tepkimizi biraz da hayretle izleyen Amerikalı bir bayan, "bunda şaşacak ne var, bunlar hep böyle yaparlar", diyerek bizi teselli etmeye çalıştı. Sonra öğrendik ki biletimiz ekonomi sınıfı yani normal indirimli biletse böyle bir şey her zaman başımıza gelebilirdi. Bu da Amerikan mutluluğunun bir parçasıydı.

Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr