Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

DAVOS
Dünya Ekonomik Forumu Yıllık Toplantılarına on yıldır katılıyorum. Bu on yıl boyunca Forum’u finanse eden dev şirketlerin güçlü patronlarıyla, efsane CEO’larıyla, ayrıca Davos’a davetli olarak gelen etkili siyasetçilerle, alanlarında isim yapmış akademisyenlerle, sanatçılarla ve gazetecilerle aynı ortamlarda bulundum, toplantılara, tartışmalara katıldım. Dünyanın seçkinlerini daha yakından tanıma, görüşlerini kendi ağızlarından dinleme fırsatını buldum.
İtiraf edeyim ki onlardan bazıları etkiledi beni, birçoğu ise düş kırıklığına uğrattı. “Bunlar dünyanın güçlüleri ise, dev şirketleri bunlar yönetiyorsa, dünyanın gidişatını bunlar belirliyorsa işimiz iş” diye düşündüm zaman zaman.
Belki biraz da bu nedenle, dünyanın gidişatıyla ilgili olarak pembe tabloların çizildiği, iyimserlik rüzgârlarının estirildiği 2002 - 2007 döneminde bile bu iyimserliğe pek fazla katılamadım. Bu karamsarlığım yazılarıma da yansıdı ister istemez.

‘Güçlüler’e ne oldu?
Şimdi bakıyorum, geçmiş yıllarda Davos’ta iyimserlik pompalayan ve en görkemli davetleri düzenleyen güçlü CEO’ların, adeta tanrılaştırılan bankacıların, hatta Nobel ödüllü düşünürlerin bazıları bu yıl ortalıkta yok. Kimisi Lehman Brothers gibi finans devlerini batırdığı için yok, kimisi varını yoğunu Madoff gibi düzenbazlara kaptırdığı için yok, kimisi de kendi şirketinin içini boşaltmaktan hapsi boyladığı için yok.
Özellikle son bir yıl içinde yaşananlar, dünyadaki ‘güçlüler’ ile ‘suçlular’ın ve ‘sorumlular’ın yeniden tanımlanmasını zorunlu hale getirdi. Küresel finans sisteminde çok büyük bir çöküş yaşanırken, sistemin efsane isimlerinin bazılarının, aslında başkasının parasıyla kumar oynayıp cebe attıkları primlerle köşeyi dönen cüretkâr maceracılar olduğu ortaya çıktı. Bunların dilediği gibi at oynatmasına seyirci kalan devletin denetim organlarının ve “rating” kuruluşlarının da onların suç ortağı olduğu izlenimi yaygınlaştı. Bütün bunların sonucunda finans sistemine karşı müthiş bir güvensizlik doğdu ve sistem büyük bir çıkmazın içine sürüklendi.

‘Sorumsuzluk çağı’ bitiyor mu?
ABD ve Avrupa’da finans sistemini ayakta tutmak için harcanan paranın ve verilen güvencelerin toplamı şimdiden 8 trilyon doları buldu. Oysa dünyada yoksulluğu ve açlığı önlemek için bir yılda harcanan toplam para 100 milyar dolar dolayında ve krizi gerekçe göstererek bunu azaltmak isteyenler de var. Öte yandan küresel finans sistemindeki çöküntü kaçınılmaz olarak reel ekonomiyi de sarstı ve küresel boyutta bir resesyon tehlikesi belirdi. Bunun acısını çekenler ise işini kaybeden milyonlar oldu. Önceki gün yalnızca ABD’de 72 bin kişinin daha işini kaybedeceği açıklandı.
ABD’nin yeni Başkanı Obama’nın “sorumsuzluk çağı”nın bittiğini ilan etmesi yeni bir dönemin eşiğinde bulunduğumuz umudunu yaratıyor. Bakalım bugün Davos’ta başlayacak olan Dünya Ekonomik Forumu’ndaki tartışmalar, gerçekten de yeni bir döneme girmekte olduğumuzu ve ‘sorumsuzluk çağı’nın bitmekte olduğunu düşündürecek mi bize.

Haberin Devamı

Davos’ta ‘güçlüler’ ve ‘suçlular’