Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sayın Başbakan böyle konuştuğuna göre bir bildiği var herhalde ama iş âleminde, konuyla ilgili akademik çevrelerde ve medyada, onun deyimiyle, "saçmalayan" bir hayli "deli" bulunduğunu söyleyebilirim. AKP'nin asıl hedefinin AB'den tarih almak olduğunu ve gerçekte AB üyeliğini hedeflemediğini iddia edenler bile var. Ayrıca kimi Avrupalılar da, AKP hükümetinin AB yolundaki kararlı adımlarının yavaşlamış olduğunu düşünüyor ve AKP'nin niyetini sorguluyor.Öte yandan AB'nin talepleri ve AB ile uyum sağlamanın güçlükleri belli olmaya başladıkça toplumun çeşitli kesimlerindeki AB karşıtlığı da giderek artıyor. Hükümet müzakere ekibini belirlemekte de zorlanıyor gibi görünüyor. Bütün bunları bir arada düşününce biz de "saçmalamak" zorunda kalıyoruz galiba. Başbakan Erdoğan, Forum İstanbul'da iki kez konuştu. Erdoğan, Forum'un açılış oturumunda yaptığı konuşmada, küreselleşmenin nasıl adaletsiz bir dünya yarattığını anlattıktan sonra sözü Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ile bütünleşme yolunda attığı adımlara getirdi. AKP hükümetinin bu yoldaki çabalarının 17 Aralık'tan sonra yavaşladığına ilişkin yorumları ise "deli saçması" olarak niteledi. Erdoğan, "Biz 17 Aralık gününe nasıl geldiysek ondan sonra da aynı şekilde devam etmeye kararlıyız" diye konuştu. Başbakan Erdoğan, öğleden sonraki bölümde konuşurken de "Bize dönüşümü de evvel allah başarırız" dedi. Hindistan'ı dinle, Türkiye'yi düşle HİNDİSTAN'IN 2012 HEDEFİ: Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkan Yardımcısı Anne Krueger geçen haftanın büyük bölümünü Türkiye'de geçirdi ve çok sayıda gazete haberine konu oldu. IMF Başkan Yardımcısı'nın kendisine sorulan bir soruyu yanıtlarken Türkiye'deki asgari ücretle geçinmenin mümkün olması gerektiğini söylemesi bu ilgiyi daha da artırdı. Belki de işgal ettiği koltuk nedeniyle parıltılı konuşma yapma yeteneği hayli sınırlı görünen Bayan Krueger'in söylediklerinde yeni bir şey yoktu aslında. IMF'nin artık herkesin ezberlediği söylemini tekrarladı, bize de bir kez daha "doğru yoldasınız ama borcunuz yüksek, reformlara devam edin" mesajını verdi.Anne Krueger'in de katıldığı Forum İstanbul 2005 toplantısının ana temasını oluşturan "Türkiye'nin küresel bilgi toplumuna katılması" konusu ise, benim izleyebildiğim kadarıyla, hak ettiği ilgiyi pek göremedi. Oysa Forum İstanbul'a katılanlar arasında bu konuda derin deneyim ve birikim sahibi kişiler vardı. 100 milyar dolarlık yazılım, 100 milyar dolarlık donanım Hindistan'ın 14 milyar dolar cirolu özel sektör devi Tata Grubu'nun danışmanlığını yapmakta olan Fakir C.Kohli bunlardan biriydi. Eski DPT Müsteşarı Yıldırım Aktürk ile birlikte bir yemek boyunca sohbet etme olanağını bulduğumuz Fakir Kohli, bilgisayar yazılımında bir dünya devi haline gelen Hindistan'ın bu noktaya nasıl geldiğini anlatırken işin temelinde bilim ve teknolojiye verilen önemin yattığını vurguladı. Ünlü ekonomist Jeffrey Sachs'ın yeni yayımlanan End of Poverty (Yoksulluğun Sonu) adlı kitabında da belirtildiği gibi, Hindistan 1950'lerde yüksek bilim ve teknoloji enstitüleri kurmaya yöneldiğinde buna karşı çıkan çok olmuş, açlıkla boğuşan Hindistan için bunun lüks olduğu söylenmiş. "50 yıl önce bu adımlar atılmamış olsaydı Hindistan yazılım alanında bugün bu noktaya gelemezdi" diyor şimdi 71 yaşında olan Fakir Kohli. Bugün MİT gibi ABD'nin önde gelen üniversiteleriyle rekabet edebilen yüksek yükseköğrenim kurumlarına sahip olan Hindistan ayrıca 80 binin üzerindeki öğrencisiyle ABD'de yükseköğrenim gören öğrenci sayısında dünya birincisi. Dışarda yetişen elemanların giderek artan bölümü ülkelerine dönerek Hindistan ekonomisinin atılımına katkıda bulunuyor.Fakir Kohli, bilgisayar yazılımında büyük aşama kaydeden Hindistan'ın ve danışmanlığını yaptığı Tata Grubu'nun şimdi bilgisayar donanımına da atak yapmaya hazırlandığını anlatıyor. "İşin donanım bölümünü ihmal ettiğimizi birkaç yıl önce anladık ve elektronik mühendisi açığımızı kapatmak için harekete geçtik. Şimdi önümüdeki dönemde önceliği bilgisayar donanımına vererek bu alanda da büyüyeceğiz. Hindistan 2012 yılında 100 milyar dolarlık yazılım ve 100 milyar dolarlık donanım rakamına erişebilir" diyen Fakir Kohli, bundan sonraki gelişmenin öncelikle iç pazarı hedefleyeceğini vurguluyor. Bir milyar dolayındaki Hindistan nüfusunun ancak 60 milyonunun İngilizce konuştuğunu belirten Kohli, şimdi hedeflerinin ülkede en çok konuşulan dillerde yazılım ve 200 dolarlık ucuz bilgisayarlar üreterek bilgisayardan yararlanan kitleyi hızla genişletmek olduğunu söylüyor ve "Biz daha bu işin başındayız, Hindistan'da asıl mucize bundan sonra gerçekleşecek" diyor. Hindistan mucizesi Bu çarpıcı açıklamaları dinlerken Türkiye'nin de TÜBİTAK'ı 1960'larda kurduğunu hatırladım ve içim bir tuhaf oldu. Başbakan Erdoğan, Forum İstanbul'da yaptığı konuşmada TÜBİTAK'a 450 trilyon kaynak ayrıldığını söyledi ama Türkiye, küresel bilgi toplumuna uyum sağlama konusunda atılım yapmak için inandırıcı ve tutarlı bir bütünsel programı uygulamaya koyabilmiş değil. Nokia Başkan Yardımcısı Erkki Ormala'ya göre işin temelini sağlam kurmak önemli. Başarı reçetesinin olmazsa olmazları ise şunlar: (1) Eğitimde atılım (2) Sağlam hukuk düzeni (3) Tutarlı ve bütünsel atılım planı (4) Telekom ve iletişim ağının verimli ve etkili çalışması (5) Kamu özel sektör uyumu. İşte Türkiye için bir yol haritası. oulagay@milliyet.com.tr Ya Türkiye?