Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

O akşam yaptığı konuşmada Türkiye'nin 1980'de başlayan dışa açılma çabalarının olumlu sonuç verdiğini ve ihracatla büyüme arasında yakın bir ilişki kurulduğunu belirten Derviş'in daha sonra, önümüzdeki dönemle ilgili olarak söylediklerini dinlerken doğrusu biraz kaygılandım, 2001 kriziyle sonuçlanan 2000 programını zaafa uğratan temel nedenlerden birinin tam olarak anlaşılmamış olduğu izlenimini edindim. Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin yeni yayın organı Turkish Time'ın tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda bir konuşma yapan Kemal Derviş'i dinlerken farklı düşüncelere daldım, ekonomimizin 1980'den bu yana nereden nereye geldiğini düşündüm. Bu yirmi küsur yılda neler yaşadık gerçekten, ne büyük umutlara kapıldık, ne büyük düş kırıklıklarına uğradık, ne derin krizlere sürüklendik. Krizlerden bazı dersler çıkarttık ama bazı noktaları da hala tam olarak kavrayamadık galiba. Kur - enflasyon ilişkisi Derviş'in bütün bu söylediklerine bir diyeceğim yok. Benim kafamı karıştıran ve kaygılanmama yol açan sözleri bundan sonra söyledikleri. Kurların beklenmedik ölçüde düşmesinin ve TL'nin bir miktar değerlenmesinin olumlu bir yanı da bulunduğunu belirtti Derviş ve "enflasyonla mücadele konusunda elimize önemli bir fırsat geçti" dedi. Daha sonra 2002 enflasyon hedefinin % 35 olmasına karşın iş alemindeki enflasyon beklentisinin hala 50 - 60 arasında bulunduğunu hatırlatarak, enflasyonda hızlı bir düşüş sağlayarak enflasyon beklentilerini düşürmek için kur silahının kullanılabileceğini ima etti sanki. Beni kaygılandıran nokta da bu işte. Devlet Bakanı Derviş konuşmasında, TL'nin dalgalı kur rejimi içinde bir miktar aşırı değerlenmiş olduğunu ve bunun bir sorun yarattığını kabul etmek gerektiğini belirtti, ancak bu sorunun piyasanın kendi işleyişi içinde aşılacağını söyledi. Derviş, dalgalı kur rejiminin kurların "tamamen başıboş" bırakıldığı anlamına gelmediğini TC Merkez Bankası'nın kendi uygun bulduğu durumlarda piyasalara müdahale edebileceğini de vurguladı. 2000 programından bugüne Ben, önümüzdeki dönemde de döviz kuru silahını kullanarak enflasyonu düşürme çabasının umulan sonucu vereceğini sanmıyorum. Ama bu umutla TL'nin aşırı değerli kalmasına göz yummanın, artık herkesce bilinen sakıncaları ortaya çıkaracağından kaygı duyuyorum. Umarım Sayın Derviş de bunun farkındadır ve gerçekleşmeyecek umutlara kapılarak bize zaman kaybettirmez. oulagay@milliyet.com.tr Kaygımın temelinde Türkiye'deki enflasyonun niteliği yatıyor. Sayın Derviş'in Türkiye'ye yeni geldiği günlerde 2001 yılın ikinci yarısı için yaptığı enflasyon tahminlerini duyunca bizim enflasyonla henüz pek haşır - neşir olmadığını düşünmüştüm. Bence 2000 yılı programı da aslında bu nedenle yürümedi. Banka sistemindeki zaafiyet bir noktada ortaya çıkacaktı kuşkusuz ama eğer enflasyon, uygulanan çapalı kur rejiminin yarattığı elverişli ortamda, programda öngörüldüğü biçimde düşürülebilseydi belki de 2001 krizini bu şekilde yaşamamamız gerekmeyecekti. Reel sektör bu uyumu sağlayabilseydi çapalı kurdan dalgalı kura, programda öngörüldüğü gibi bir yumuşak geçiş yapılabilirdi belki. Ancak bu gerçekleşmedi, kurla enflasyon arasındaki makas açıldı, dış açık büyüdü ve özellikle enflasyonun % 30'ların altına doğru inmesiyle birlikte reel ekonominin buna karşı tepkisi de yoğunlaşmaya başladı. Sonunda da olanlar oldu.