Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜRKİYENİN AB YOLCULUĞUNDA REHAVETE KAPILMASI KUŞKU YARATTI "Avrupa Birliği (AB) yolunda ilerlerken, direksiyonda uyuyakaldığı izlenimini verdiği için eleştiri ateşi altında kalan Türk hükümetine Artık uyan uyarısı yapılacak. Pazartesi günü Ankaraya gelecek olan Olli Rehn, Türkiyenin tam üyelik görüşmeleri için yaptığı hazırlıkları gözden geçirecek. Rehnin ziyareti, Ankaranın AB konusunda bir ayak sürüme sürecine girdiği ve Türk hükümetinin, ABnin Türkiyeye yeşil ışık yakan 17 Aralık kararını esas alarak AB yolunda ilerleme konusunda gönülsüz davranmasının Brükseldeki tedirginliği artırdığı bir ortamda gerçekleşecek." Yazıda, Türkiyedeki hükümetin IMF ile anlaşma konusunda da zamana oynadığı belirtiliyor ve "AKPnin AB ile bütünleşmeden çok, İslami kökeni nedeniyle AKPye bağlı yandaşlarının gönlünü almaya öncelik verdiği izleniminin doğduğu" ifade ediliyor. Avrupa Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehnin bugün başlayacak olan Ankara ziyareti öncesinde, 5 - 6 Mart tarihli Financial Times gazetesinde yer alan haberin başlığı şöyle: "Türkiye ABye katılma konusunda ayak diretiyor". Gazetenin Ankara temsilcisi Vincent Bollardın imzasını taşıyan yazıda şu ilginç değerlendirme yapılıyor: Başbakan Erdoğanın ya da yardımcısı Dışişleri Bakanı Gülün ve Türkiyedeki milliyetçi dalga silahşorlarının bu yazıya karşı vereceği olası tepkiyi tahmin etmek çok zor değil. Onlara göre gene kötü niyetli ve Türkiye düşmanı bir "yabancı"nın değerlendirmesi söz konusu. Üstelik bir basın mensubu bu yabancı. Tabii ki Türkiye ile ilgili gerçekleri çarpıtacak ve hükümetin aleyhine bir değerlendirme yapacak. Türkiyedeki bir yazar bozuntusu da (yani bendeniz) bu yazıya dayanarak ahkâm kesecek. Bunları okumazsın, dikkate almazsın, olur biter, "tam bağımsız" hükümetimiz de bildiğini okumaya devam eder.Herkes dilediği gibi düşünmekte ve davranmakta özgür kuşkusuz ancak AKP hükümetinin ve Türkiyenin durumunda küçük (!) bir sorun var. Bu hükümet içerideki ve özellikle dışarıdaki desteğinin büyük bölümünü AB ile bütünleşme konusunda gösterdiği kararlı çaba sayesinde elde etmiş durumda. ABye odaklanan AKP hükümetinin attığı adımların, Türkiyeyi nasıl özgün bir konuma getirdiğini vurgulayan pek çok senaryo yazıldı, kitap yayımlandı son bir yıl içinde. Ah şu yabancılar! Öte yandan, Türkiye, ABden tam üyelik vizesini alan ülke konumuna geldiği için uluslararası piyasalarda farklı muamele görmeye başladı ve ülkeye sermaye girişleri hızlandı. Dünkü Referans gazetesinde yer alan bir habere göre yabancıların Türkiyedeki hisse senedi ve Hazine kâğıdı portföyü 33 milyar dolarlık bir büyüklüğe erişmiş. AKP hükümetinin çok övündüğü ekonomik büyüme rakamlarının, Türk parasındaki değerlenmenin ve enflasyondaki düşüşün gerisindeki önemli faktörlerden biri bu sermaye girişleri. Türkiyenin AB yolunda attığı adımların tetiklediği bu sermaye girişlerinin, giderek kalıcı yatırım sermayesine dönüşebilmesi de, hükümetin AB sürecini kararlılıkla sürdüreceği inancının kökleşmesine bağlı.Tüm bu nedenlerle hükümetin, AB tam üyeliğine giden yolda bilinçli ve kararlı biçimde ilerleyeceği izlenimini koruması şart. Tersi olur da AKP hükümetinin AB sürecini yavaşlatma havasına girdiği izlenimi doğarsa bütün bu ilişkiler tersine işlemeye başlar, Türkiyenin AB üyesi olamayacağı izlenimi doğarsa hükümete açılan kredi bir anda hemen ödenmesi gereken borca dönüşür ve kısa vadeli sermaye gözünü iç kapıya diker, kaçma fırsatını kollamaya başlar. İyi niyetli uyarılara aldırmayan hükümet de bir anda kendini bambaşka koşulların karşısında bulur. AB ile bütünleşme senaryosuna bu kadar angaje olduktan sonra "Türkiye bunu kaldırmaz" deyip yan çizmeye kalkışmanın faturası ağır olabilir. 33 milyar dolar Avrupa Birliğine (AB) tam üyelik yolunun henüz başında olan Türkiye şimdiden yorgunluk belirtileri sergilerken geçen yıl ABye tam üye olarak kabul edilen on ülkenin atakları eski Avrupayı sarsıyor. ABnin yenilerinin yabancı yatırım sermayesi çekmek ve ekonomik hayatı canlandırmak için attığı adımlar, ekonomik ve mali reform yapma konusunda yavaş davranan eski AB üyelerini tedirgin etmeye başladı. Küçük bir Baltık ülkesi olan Estonyanın tek oranlı gelir vergisi sistemine geçip vergi oranını % 20ye kadar düşürmesi üzerine Slovakya da buna benzer bir uygulamaya yöneldi ve vergi oranını % 19 olarak belirledi.Çek Cumhuriyeti ve Macaristan da bu kervana katılma çabasında. Bilişim ve iletişim teknolojileri kullanımında da atılım yapan yeni AB ülkeleri, kendi ülkelerindeki yüksek vergi oranlarından yakınan eski AB ülkeleri firmalarının da ilgisini çekmeye başlayınca eski AB ülkeleri kendi vergi düzenlerini gözden geçirmeye zorlandı. oulagay@milliyet.com.tr ABnin yenileri eskileri sarsıyor