Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Amerikan dolarının düşüşü bu hafta boyunca da sürdü ve euro dolar karşısında rekor değerlere erişti. The Economist dergisinin hesaplamasına göre, 2001 temmuzunda 84 centin altına düşen euro, o tarihten bu yana dolara karşı % 44 değer kazandı, ya da dolar euro karşısında % 31 değer kaybetti. Euronun değerindeki bu büyük artışın ilginç bir sonucu da Avrupa Birliği(AB) üyesi ülkelerin toplam ekonomik büyüklüğünün ABD'ninkini geçmesi oldu. Doların güçlü olduğu 2001 yılında euro alanındaki Avrupa ülkelerinin toplam GSYİH'sı ABD'ninkinin % 60'ı düzeyindeyken euronun güçlenmesi sonucunda bu oran bu yıl % 80'e yükseliyor. Euro alanı dışında kalan Avrupa Birliği(AB) ülkeleri olan İngiltere, İsveç ve Danimarka'nın toplamları da eklendiğinde AB ülkelerinin toplam GSYİH'sı ABD'ninkini belirgin biçimde geçmiş olacak.
ABD ekonomisinin bu yıl ve gelecek yıl AB'den iki kat daha hızlı büyümesi bekleniyor ama doların değerindeki düşüşün sürmesi halinde, ABD ekonomisinin toplam büyüklüğünün AB'ninkini geçmesi olası görünmüyor. Bu sonucu doğuran ilginç nokta şu: ABD ekonomisinin daha hızlı büyümesinin ilk etkisinin ABD'nin dış açığını (cari işlemler açığını) daha da büyütmek olacağı düşünülüyor; ABD'nin bu 500 milyar doları aşan dev dış açığının daha da büyümesi olasılığı ise doların değerini daha da aşağı çekecek bir etki yapıyor. Bu durumda, ABD ekonomisi AB'den hızlı büyüse de, değer kaybeden dolar nedeniyle ABD ekonomisinin toplam büyüklüğü AB'ninkini geçemeyebiliyor.

Sermaye akışı durunca
ABD'nin kimi tahminlere göre 2004 yılında 600 milyar doları da aşması beklenen dev cari işlemler açığını finanse etmek için her gün yaklaşık 2 milyar dolarlık net sermaye girişi sağlaması gerekiyor. Hisse senedi borsasının yüksekten uçtuğu ve herkesin gözünün Amerika'da olduğu dönemde ABD, dış açığını finanse edecek özel sermayeyi çekmekte zorlanmıyordu. Örneğin 2000 yılında yalnızca ABD hisse senetlerine akan net dış kaynak 175 milyar doları bulmuş ve bunun 84 milyar doları Avrupa'dan gelmişti. Geçen yıl 12.5 milyar dolara kadar düşen bu rakamın bu yıl da o mertebede kalması bekleniyor. 2000 yılında 330 milyar dolara kadar tırmanan ABD'ye yönelik doğrudan sermaye yatırımlarının da geçen yıl 30 milyar dolara kadar düştüğü biliniyor.
ABD'ye yönelik özel sermaye akışındaki bu büyük yavaşlamanın, doların değerini daha da aşağı çekmesini Asya merkez bankalarının yüklü dolar alımları önledi. Bu alımlar sonucunda Asya merkez bankalarının toplam döviz rezervleri l.8 trilyon dolara yükselirken bu toplamın % 76'sını, yani yaklaşık 1.4 trilyon dolarlık bölümünü dolara dayalı varlıklar oluşturuyor. Ancak dolar bu müdahalelere rağmen değer kaybettiği için bu rezervler de değer kaybetmiş oluyor ve Asya merkez bankalarını yeniden düşünmeye zorluyor.

Altın, petrol, metaller
Doların ciddi boyutlarda değer kaybetmesi, dünya fiyatı dolarla belirlenen ürünlerde fiyat sıçramalarını gündeme getirdi. Altının onsu sekiz yıldan beri ilk kez 407 dolara çıkarken petrol ihracatçısı ülkelerin örgütü OPEC de fiyat artışlarının gündeme gelmesi gerektiğini, bu amaçla üretimi düşürebileceğini açıkladı.
Altın ve petrolün yanı sıra fiyatı dolarla belirlenen çeşitli metallerin fiyatlarında son yılların en çarpıcı fiyat artışları yaşanıyor. Fiyatlar bakırda son 6 yılın, nikelde son 14 yılın en yüksek düzeyine erişti, çinko ve platin fiyatları da yeni zirveleri zorladı.
Tüm bu gelişmeler önümüzdeki dönemde de gözlerin dolarda olacağını ve dolardaki yeni düşüşlerin yeni kaygılara yol açacağını gösteriyor.