Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu şaşkınlık ve telaşın ardında hangi motifler var diye baktığımızda öncelikle şunları görüyoruz: Siyasetçilerimizin yeni krizler yaratmak için gösterdikleri çabalar şimdilik döviz piyasalarını fazla etkilemedi ve TL karşısındaki inişini sürdüren Amerikan dolarının Türkiye'deki değeri cuma günü 1 milyon 300 bin liranın altına indi. Dolardaki düşüşe gösterilen tepkilere bakıyorum, sanki şaşıran ve üzülenler sevinenlerden daha fazla; geçen yıl panik ortamında "dolar nereye kadar çıkar" diye soranlar şimdi "nereye kadar düşer" telaşında. 2001 yılının yaz sıcağında dolar 1 milyon 600 bin lirayı geçtiğinde, "2001 sonunda 2 milyonu geçer" diye ahkam kesenler ve onlara inanarak iş bağlantıları yapanlar şimdi ağlamaklı, "nasıl olur da dolar 1 milyon 300 binin altına iner kardeşim" diye yakınıyorlar. Ekonomi yönetiminin geçen yıl vurguladığı "rekabetçi kur" söylemine inanarak ihracat bağlantılarına girenler için de durum hayli tatsız. Tam rekabetçi fiyatla yeni bir pazara girerken bu avantajı yitirmenin şokunu yaşıyorlar. Geçen yıl zorunlu olarak dalgalı kur rejimine geçtiğimizde "dalgalı kur rejimi içinde kurlarda istikrar sağlanamaz" tezini ısrarla savunanlar da şimdi biraz mahzun. (Bu eleştiriye kısmen katılmış biri olarak, dalgalı kurun belli koşullarda istikrarsızlık unsuru olabileceğini hala savunuyorum ama bugünkü konjonktürde dalgalı kur rejimi altında göreceli bir istikrar sağlandığı da bir gerçek.) üşüşe tepkiler Olumlu etkiler Geçen yıl doların başını alıp gittiği ve yeni zirvelere tırmandığı günlerde, "yüzde 40 daha yoksullaştık, yüzde 20 daha yoksullaştık" diye manşetler atanlar şimdi çıkıp da "dolar 1 milyon 300 bine indi, yüzde 30 zenginleştik" diye manşet atmıyorlar, tersine yoksullaşma söylemini sürdürüyorlar. Oysa TLnin dolara karşı değer kazanmasının, TL ile gelir elde eden ve dolarda tasarrufu olmayanlar üzerinde bir "zenginleşme etkisi" yaptığı açık. Bunun da tüketime ve dolayısıyla büyümeye olumlu katkı yapması beklenebilir. Türkiye'de enflasyonun döviz kurundan büyük ölçüde etkilendiği biliniyor. Doların TL karşısındaki değerinin düşmesinin, enflasyonla mücadeleye çok önemli bir destek sağladığı görülüyor. Biz 2000 yılında kur çapasıyla sağladığımız etkiyi şimdi dalgalı kur rejiminde sağlamış durumdayız. Önemli boyutta dış borcu bulunan ve TL borcunun bir bölümünü de döviz borcuna dönüştüren Hazine açısından da olumlu, döviz kurundaki düşüşler. Bunlara karşılık doların inişe geçmesinin olumlu etkileri çoğu kez gözardı ediliyor ve şu noktalar sanki yeterince vurgulanmıyor: Hatta Türk sanayiinin orta vadeli rekabet gücü açısından da olumlu bir gelişme olarak görmek mümkün, TL nin bir miktar güçlenmesini. Firmaların, göreceli olarak güçlenmiş bir TL ile bile rekabet edebilecek düzeye gelmeleri, bunu sağlayacak verimlilik ve maliyet düzeylerine erişmeye zorlanmaları aslında iyi bir şey. Rekabet gücü sorunu Ancak doların düşmesinin ya da TLnin değerlenmesinin olumlu etkilerini değerlendirirken kur düzeyinin iki yanı keskin bir bıçak olduğunu da hiç unutmamak gerekiyor. Parası aşırı değerlenen, bunun yarattığı zenginleşmeyle tüketimini artırırken rekabet gücünü kaybeden bir ülkenin başına nelerin gelebildiğini de çok iyi biliyoruz biz. oulagay@milliyet.com.tr