Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Halen Yapı ve Kredi Bankası Genel Müdür Başyardımcısı olan Hasan Ersel, klasik müzikten seçim sistemlerine ve savaş uçaklarına kadar uzanan özel merak alanlarındaki bilgi derinliğiyle de beni şaşırtan bir bilge kişi. Ekonomiyle ilgili değerlendirmelerinden ve öngörülerinden çok yararlandığım bir dost. İşi gereği ekonomideki gelişmeleri yakından izleyen Hasan Ersel, rakamların söylediğini en iyi yorumlayabilen ekonomistlerimizden biri. Aynı zamanda hocalık da yapan Hasan Ersel ile Türkiye ekonomisinin yakın geleceğini konuştuk geçen hafta. Öncelikle de büyüme senaryoları üzerinde durduk. 2002 yılı yeniden büyümeye geçiş yılı olabilecek miydi? Büyüme hangi etkenlerden kaynaklanacak, nasıl ve ne zaman gündeme gelecekti? Varsayımlar neler? ABD ve IMF ile ilişkilerde sorun çıkmayacak, IMF'den beklenen mali destek zamanında gelecek. Irak savaşı gibi yeni bir dış etken devreye girmeyecek. Hazine borçlanmasını sorunsuz sürdürecek ve öngördüğü sınırlar içinde kalacak. Merkez Bankası faizlerin ılımlı bir seyir içinde düşmesini sağlayacak. Bankalarla ilgili düzenlemeler sorunsuz gerçekleştirilecek Türkiye'de beklenmedik bir siyasi kriz yaşanmayacak. Hasan Hoca ile bu konularda neler konuştuğumuzu aktarmadan önce yaptığımız varsayımları açıklayayım. Ekonomistlerin varsayımsız hiç bir şey yapamadığına dair çok fıkra olduğunu biliyorum ama bugünkü ortamda belli varsayımlar yapmadan Türkiye ekonomisinin geleceği hakkında fikir beyan etmek de olanaksız. Yaptığımız varsayımlar şunlar: Şimdi her biri ayrı bir tartışma maddesi olabilecek olan bu varsayımlara bakıp "zaten bu varsayımlar tutarsa gerisi kolay" diye düşünenler olabilir ama iş o kadar basit değil. Türkiye ekonomisinin yeniden büyümeye geçmesi ve bunu sürdürebilmesi için daha başka şartların da gerçekleşmesi gerekli. İçe dönük büyüme Öte yandan IMF ile mutabık kalınan programa göre kamu kesiminin GSYİH'nın % 6.5'i mertebesinde, büyük bir faiz dışı fazla yaratması gerekiyor, yani kamu harcamalarındaki artışların büyümeye ivme kazandırması da çok zor 2002'de. O halde büyümeyi harekete geçirecek iki etmen kalıyor geriye: yorgun tüketicimiz ve yaralı işadamımız.Halkın geniş kesiminin son bir yılda ciddi reel gelir kayıplarına uğradığı, her kesimden çok sayıda insanın işini kaybettiği biliniyor. Buna karşın genel iyimserliğin artmasıyla birlikte (1) Halktaki tasarruf eğiliminin yeniden tüketim eğilimine dönüşmesiyle ve (2) Bir likidite bolluğu yaşaması beklenen bankaların tüketiciye ve firmalara sağlayacağı destekle, iç pazarda belli bir canlanma olabileceğini düşünüyor Hasan Ersel. Buna bağlı olarak da mart ayında başlayıp asıl yılın ikinci yarısında kendini belli edecek bir büyümenin yaşanabileceğini umuyor. Yılın bütünü için GSYİH'daki büyümenin % 2 ile % 3 arasında olabileceğini söylüyor.Dua edelim bizim varsayımlar tutsun ve Türkiye ekonomisi yeniden büyümeye geçebilsin 2002'de. oulagay@milliyet.com.tr Bir kere, Hasan Ersel'in de belirttiği gibi, 2002 yılında Türkiye ekonomisi % 2'nin üzerinde, elle tutulur bir büyümeyi yakalayacaksa bu bir kez daha, öncelikle iç pazara dayalı bir büyüme olacak. Programın rotasında gitmesi halinde, döviz kurlarının ihracata dayalı büyümeyi uyaracak bir seyir izlemeyeceği belli.