Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Aslında sık sık böyle yazılar yazmak zorunda kalmayayım diye ekonomi sayfalarından kaçtım ama ekonomideki tablonun vahameti, arada bir bu türe dönmeme yol açacak galiba.
       Bana öyle geliyor ki 1999 yılının ikinci yarısında Türkiye ekonomisi, bir kriz yılı olarak tarihe geçen 1994'ün ikinci yarısında bulunduğu noktadan daha tehlikeli bir noktada. Durumun vahameti toplumum her kesimini olduğu gibi anlatılmaz ve her kesimin katkısıyla kapsamlı bir çözüm formülü bulunamazsa 1994'tekini aratacak bir krizin içine sürüklenebiliriz.
       1994 ile 1999'u karşılaştırdığımızda şu noktalar öne çıkıyor:
       * 1994 krizini, ocak ortasında yaşanan büyük bir "kur depremi" ve onu izleyen artçı şoklar biçiminde algılayabiliriz. Her kesim, bir "deprem" yaşandığını olayın en başında kavradı ve yaraları sarmak için özveride bulunmaya razı oldu. Bu ortamda IMF ile kısa sürede anlaşarak 5 Nisan kararlarını almak ve uygulamak mümkün oldu.
       * 1998'de başlayıp tahripkar etkilerini 1999'da sürdüren kriz ise 1994'teki gibi bir büyük şokla başlamadığı için bunu algılamakta çok geciktik. Hala da durumun vahameti bence tam anlaşılmış değil. İş aleminden işçi - memur kesimine kadar her kesimde "ne koparabilirim" anlayışı sürüyor. Bu ortamda IMF ile anlaşmak ve kötüye gidişi durduracak bir programı uygulamak da zorlaşıyor.
       * 1994 krizi öncesinde kamu kesimi boçlanma gereği (KKBG) büyürken ekonomi de hızlı büyüme temposundaydı, hemen herkesin şoku massedecek ve özveride bulunmayı sağlayacak imkanları vardı. 1999'da bu kez ekonomi küçülürken KKBG korkunç boyutlara çıkıyor ve 1993'teki düzeyi bile aşacak gibi görünüyor. Bu noktada daha ciddi kemer sıkma gerekli ama insanlara bu faturayı ödetmek çok daha zor.
       * 1994'te krizin başında yaşanan kur depremi, olumsuz etkilerinin yanı sıra, sanayimize ciddi bir rekabet gücü avantajı sağladı. 5 Nisan kararları sonrasında krizin panik safhası atlatılınca reel sektör bu avantajı kullanarak üretimini ve ihracatını artırabildi. 1999'da böyle bir olanak yok.
       * 1994 krizini biz kendimiz yarattık. Büyük ölçüde Türklere ait fonların dövize dönmesi krize yol açtığı için bu fonları sisteme geri çekecek koşullar oluşunca yılın ikinci yarısında hızlı bir toparlanma gündeme gelebildi. Şimdi böyle bir olanak da yok ufukta.
       * Marmara depreminin etkileri ve yarattığı moral çöküntü de bu tabloya eklenince ortaya 1994'ün ikinci yarısını aratan bir tablo çıkıyor. Hükümete fazla seçenek bırakmayan bu tablonun vahametini kavramakta gecikirsek daha da büyük bir çıkmaza sürüklenebiliriz.
      


Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr