Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye geçen yıl "kur çıpası"na dayalı programı uygularken yapılan uyarıları dikkate alsaydı ve gerekli adımları atsaydı belki bugün bu noktada olmayacaktık, IMF Başkan Yardımcısı Stanley Fischer'ın moral dopingine muhtaç hale düşmeyecektik.Ekonomide moral çok "nemli, moralsiz ve karamsar oyuncularla maç kazanmak olanaksız. Ancak uyarı g"revinin zamanında yapılması ve bu uyarıların dikkate alınması da çok "nemli. Geçen akşam İSO Başkanı Hüsamettin Kavi ve arkadaşlarıyla sohbet ederken gerek iş aleminin gerekse medyanın da bu konuda üzerine düşeni yapıp yapmadığını konuştuk. Kavi, kendilerinin geçen yılın ortalarından itibaren uyarı ihtiyacı hissettikleri halde bu g"revi yeterince yapamadıklarını kabul etti. Kriz patlayana dek iyimser manşetlere büyük ağırlık veren medyanın durumu ise zaten ortada.Şimdi Stanley Fischer'ın aşıladığı moralle ekonominin geleceği için yeniden umutlanma fırsatı doğdu. Bu fırsatı iyi değerlendirelim ama zorluklarla dolu bir yolun başında olduğumuzu ve yol boyunca yapılacak uyarıların büyük "nem taşıdığını da unutmayalım. Yüreklendirici birkaç s"zle hemen motive olup harekete geçebilen ve iyimserliğe kapılan, buna karşılık ciddi tehlikelerin yaklaştığı anlarda bile uyarıdan pek hoşlanmayan ve tehlikeyi hafife alan insanların çoğunlukta olduğu bir toplumda yaşadığımızı düşünüyorum. Bu tavrın tam tersini benimsemiş olan benim gibilerin yalnızlığı ancak peş peşe gelen krizlerden sonra biraz azalmaya başladı. Fischer'ın moral aşısı yeterli mi? Uluslararası Para Fonu IMF'nin ikinci adamı Stanley Fischer, IMF desteğinde krizden çıkmaya çabalayan ülkemize yaptığı ziyarette güven tazeledi ve moral verdi. ™nce Sayın Başbakan'la ve koalisyon ortaklarıyla g"rüşen Fischer, her üç liderin de IMF destekli programı eksiksiz uygulama kararlılığı içinde olduğunu saptadıktan sonra bugüne kadarki uygulamanın kusursuz olmamakla birlikte cesaret verici olduğunu ve programın kararlılıkla uygulanması halinde Türkiye'nin "nünün açılacağını müjdeledi. Fischer'ın aşıladığı moralin, benim ekonomiyi yakından izlemeye başladığım 1980'den bu yana ilk kez bu kadar derin bir karamsarlık içinde g"rdüğüm insanlarımızı ve piyasaları ne "lçüde etkileyeceğini g"receğiz. Fischer'in amacı İnsanların gelişmeleri iyimser ya da k"tümser algılamasının ve beklentilerini buna g"re biçimlendirmesinin büyük "nemi var ekonomide. ™rneğin şu anda Türkiye'de ve dış dünyada paraya hükmeden insanlar, Stanley Fischer'ın dediklerinden etkilenerek Türkiye ekonomisinde dipten d"nüldüğüne ve işlerin iyiye gideceğine inanırsa ve ekonomimizden çıkardığı parayı geri getirmeye başlarsa gerçekten de olumlu gelişmeler birbirini izleyebilir. Türkiye'nin krizden çıkmak için harcadığı çabanın ve attığı olumlu adımların iç ve dış piyasalarda yeterince algılanmadığından yakınan Fischer'ın amacı da b"yle bir gelişmeyi tetiklemekti galiba. Fischer'a inansak mı? "Biz geçen yıl ortalarında, çıpalı kura dayalı programın başarısını güvenceye almak için yapılması gerekenler konusunda Türk hükümetini "zel olarak uyardık ama uyarılarımız dikkate alınmadı. Bu uyarıları açıktan yapmamız da mümkün değildi, çünkü b"yle bir uyarı kur çıpasına dayalı programa g"lge düşürebilir ve programın başarısını engelleyebilirdi."Bu noktada ister istemez şu soru geliyor akla: Geçen yıl Türkiye'de uygulanan çıpalı kura dayalı programa g"lge düşmesin diye uyarılarını kamuoyundan gizlemeyi tercih eden IMF, şimdi de dalgalı kura dayalı program başarılı olsun diye, şu anda Türkiye'de g"rdüğü tablonun yalnızca olumlu yanlarını "ne çıkartmayı tercih etmiş olamaz mı? Piyasaları olumlu etkilemek için "best case" senaryosunu, yani yalnızca olumlu olasılıkların gerçekleşmesine dayanan senaryoyu en olası senaryo olarak bize sunmuş olamaz mı? ™nceki sabah Mr. Fischer'ı dinlerken onun neden b"yle bir çaba içinde olduğunu ve konuşmasını ne kadar inandırıcı bulduğumu düşündüm. Aynı Stanley Fischer, fikir babalığını yaptığı "kur çıpası"na dayalı programı da değişik forumlarda canla başla savunmamış mıydı 2000 yılı boyunca? ™nceki gün bu nokta kendisine hatırlatıldığında şu ilginç açıklamayı yaptı Mr. Fischer: Tartışmalı varsayımlar * Hükümeti oluşturan üç liderin de uygulanan programa sahip çıktığına inandığını ve programın eksiksiz uygulanacağına ikna olduğunu belirtiyor Mr. Fischer. Bizim bu üç liderin yapısını, karakterini, fiziki ve zihni kapasitesini, siyasi gücünü ve zaaflarını belki de daha yakından bilen kişiler olarak Mr. Fischer'ın iyimserliğine katılmamız kolay değil. Toplumun ve piyasaların da, ülkeyi bu noktaya getiren bir hükümetin bundan sonra programı eksiksiz uygulayacağına inanması zor.* Mr. Fischer, son aylardaki fiyat artışlarına bakarak enflasyonun gerilemekte olduğunu, kur depremi sonrasında yaşanması beklenen enflasyon şokunun sınırlı boyutlarda kaldığını belirterek Türkiye'nin bu yıl içinde "enflasyon hedeflemesi"ne geçebileceğini s"ylüyor. Şu anda müthiş bir talep kırılması yaşayan Türkiye'de fiyat artışlarının korkulan boyutlara çıkmaması Mr. Fischer'ı umutlandırmış olabilir ama 30 küsur yıllık kronik enflasyon mirasıyla bu noktaya gelen Türkiye'nin enflasyon sorununu ç"zmüş olduğunu varsaymak büyük bir yanılgı gibi geliyor bana. Aslında "kur çıpalı" programın ç"kmesinin en "nemli nedeni de enflasyon üreten yapının enflasyondaki düşüşe direnişi değil miydi?* Şimdi dünyadaki modaya uyarak dalgalı kur rejimini savunan Mr. Fischer, Türkiye gibi d"viz kurunun herkes için tek "lçü birimi haline geldiği bir ülkede, güven erozyonuna uğramış bir hükümetle, gelecek piyasaları bulunmayan sığ bir mali sistemle ve devlet dahil her kesimin borcunu çevirme sorunuyla karşı karşıya bulunduğu bir ortamda uygulanmaya çalışılan dalgalı kur rejiminin yaratabileceği sakıncaları da hafife alıyor galiba.Aslında ben de Stanley Fischer gibi iyimser olmak istiyorum ama Türkiye'de yaşayan biri olarak henüz buna imkan bulamıyorum. Bu soruyu cevaplamak için Stanley Fischer'ın g"rüşlerine dayanak oluşturan kimi varsayımları ele alalım ve bir değerlendirme yapalım: ABD dünyayı resesyona çekiyor ABD ekonomisi, 1993 yılından beri en düşük büyümeyi yaşarken "zel sekt"r yatırımlarının son 20 yılın en büyük düşüşünü g"stererek % 13 gerilediği ortamda tüm umutlar Amerikan tüketicisine bağlandı. ABD'de "zel tüketim harcamaları, yılın ikinci çeyreğinde yavaşlamakla birlikte % 2.1 artış g"sterdi ve büyüme hızının eksiye geçmesini "nledi ama bunun ne kadar devam edeceğini kimse bilemiyor. oulagay@milliyet.com.tr Federal Rezerv Bankası Başkanı Alan Greenspan'in peş peşe yaptığı faiz indirimlerine karşın ABD ekonomisinin bu yılın ikinci çeyreğinde yalnızca % 0.7 büyüdüğünün açıklanması da "global resesyon" kaygısını artırdı. 1997'deki Asya krizinden bu yana dünya ekonomisinin lokomotifi olan ABD'nin bu kez dünya ekonomisini resesyona doğru sürüklediğini ileri sürenler de var.