Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Osman ULAGAY

Politikacı enflasyonsuz yaşamı benimseyip halka anlatamazsa bu program da başarısızlıkla sonuçlanır.

Piyasalarda oldukça iyimser bir hava esiyor. Kronik hastalığımız enflasyonla mücadeleye kararlı olduğunu söyleyen bir hükümetimiz var. Hükümet ortakları bu uğurda her şeyi göze aldıklarını söylüyorlar. Ekonomi bürokrasisinin tepe noktalarında bulunan bu "dava"ya inanmış bilgili teknisyenler, tutarlı ve uygulanabilir bir program yapmak için kolları sıvamış durumda. İş aleminden ve piyasalardan yansıyan tepkiler böyle bir programın destekleneceği izlenimini veriyor. Enflasyonsuz yaşama geçmiş olan uygar ülkeler arasına katılmak için ciddi bir fırsat yakalamış gibiyiz.
Ancak bu fırsatın doğmuş olmasına ve Yılmaz hükümetinin bu fırsatı kullanma niyetine bakarak enflasyonla mücadelenin başarıya ulaşacağını söyleyemiyoruz. Söyleyemiyoruz benzer fırsatlar daha önce de yakalanmış, başta Turgut Özal'ın 1983'de kurduğu ilk ANAP hükümeti olmak üzere çeşitli hükümetler enflasyonu tek haneli rakamlara indirme vaadinde bulunmuş ama bu vaatler hep lafta kalmış ve yüksek enflasyon yaşantımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiş.

Enflasyonla mücadelenin başarıya ulaşması için önce bu güvensizliğin aşılması gerekiyor. Çeşitli toplum kesimlerinin "enflasyonsuz yaşam"ın kendileri için daha iyi olacağına inanması çok önemli. Bunun gerçekleşmesi ise enflasyonla mücadeleye kararlı olduğunu açıklayan politikacıların "enflasyonsuz yaşam" senaryosunu benimseyip halka anlatması ve politika yapma tarzını da buna göre değiştirmesine bağlı.
Bu mücadelede medyaya ve kamuoyu oluşturma konumunda bulunanlara da çok önemli roller düşüyor. Enflasyonsuz yaşama geçmenin neden gerekli olduğunun ve çeşitli toplum kesimlerine sağlayacağı yararların halka anlatılmasında medyanın tavrı belirleyici olabilir gibi görünüyor.
Bunun yapılabilmesinin önkuşulu politikacının, gazetecinin, iş aleminin ve halkın "enflasyonsuz yaşam"ın birçok bakımdan enflasyonlu yaşamdan farklı olduğunu kavraması.

Enflasyonsuz yaşama alışmak, yıllardan beri yüksek enflasyonla yaşamaya alışmış olan bir toplum için kolay değil. Enflasyonun tırmanmakta olduğu bir ortamda geçerli olan birçok davranışın tam tersi geçerli olacak enflasyonun düşmekte olduğu bir ortamda.
* Her şeyden günlük hatta anlık düşünme alışkanlığı yerine vadeli düşünme ve program yapma alışkanlığı geçerli olacak;
* Devlete borç verenler kısa vade yerine uzun vadeyi tercih edebilecek;
* Türk lirası yeniden gerçek bir para haline gelirken ücretli - maaşlı kesim gerçek gelirinin, satınalma gücünün yıllardan beri ilk kez arttığını hissedebilecek;
* Dövize dayalı kontrat yapmanın, döviz mevduatı tutmanın cazibesi kalmayacak;
* İşadamı sermayesinin erozyona uğramadığını farkedecek, gerçek değerlerle daha sağlıklı hesap yapabilecek; sanayici parasını öncelikle repoda değil kendi işinde değerlendirecek; üretken yatırımlar artacak, ekonominin arz yöne güç kazanacak.
* Keyfi zam yapan malını satamadığını görerek fiyat kırmaya yönelecek.
* Enflasyonu yenmiş bir Türkiye'ye dış kaynak akışında patlama olabilecek.
* Sonuçta daha yüksek büyüme hızları sürdürülebilecek.
Bizim için ilk bakışta hayal gibi görünse bile aslında bütün bunlar,enflasyonu bünyesinden atmayı başarmış uygar ülkelerde yaşanan gerçekler.

Enflasyonla mücadeleye kararlı politikacınının önce bu tabloyu ortaya koyması ve mücadelenin bu uğurda verildiğini, özverinin bu uğurda yapıldığını halka anlatması gerekli. Bunu yapmadan "acı reçete yok, kimsenin canı yanmayacak" türünden demeçler vermenin hiç bir yararı yok. Tersine kafa karıştırıyor ve politikacıya güveni sarsıyor bu tür açıklamalar.
İkincisi, enflasyonla mücadeleye inanan politikacının, millekvekilinin ya da bakanın kendi seçmenine devlet kesesinden ulufe dağıtarak politika yapma alışkanlığından kurtulması şart. Politikacının bu alışkanlığını sürdürdüğü bir ortamda devletin iki yakasının bir araya gelmesi, kamu harcamalarının ve kamu açıklarının belirlenen sınırlar içinde tutulması çok zor.
Bu arada enflasyonsuz yaşamın topluma anlatılmasında medyaya düşen rol de çok önemli. Enflasyonsuz yaşamın neler getirebileceğini anlatmak yerine yalnızca istikrar programının kısa vadedeki faturası öne çıkartılır, "Acı reçete halkı ezecek", türünden klasik başlıklar atılır ve halk "biz bu masalı çok dinledik" havasına sokulurla enflasyonlu yaşamın nasıl olsa süreceği izlenimi yaygınlaşır, enflasyonla mücadelede sonuç almak zorlaşır.

Enflasyonla mücadele programının başarıya ulaşması için en önemli önkoşul bütçe açığının aşağı çekilmesi. 1998 bütçesi bu açığın GSMH'ya oranını % 8.2'ye düşürmeyi hedefliyor. Aslında bu oran da yüksek ama bütçedeki faiz yükü bu oranın daha hızlı aşağı çekilmesini önlüyor. Önemli bir gösterge de faiz dışı bütçe dengesi. Bütçe dengesinin azalması için faiz dışı bütçenin fazla vermesi gerekiyor ve 1998 yılında faiz dışı bütçenin GSMH'nın % 3.8'i kadar fazla vereceği öngörülüyor. Faiz dışı bütçe hedefi tutarsa faiz cephesinde sağlanacak her iyileştirme bütçe açığının daha da aşağı çekilmesini sağlayabilecek.




Yazara Email O.Ulagay@milliyet.com.tr