Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Yazılarımı ekonomi sayfalarında görmeye alışmış olan dostlar zaman zaman sitemle karışık soruyorlar, "Ekonomiden neden kaçtın?" diye. Ben de genellikle iki neden üzerinde duruyorum onları yanıtlarken: (1) Yıllardır aynı kısır döngü içinde bocalayan bir ekonomi (ve ekonomi yönetimi) hakkında yorum yapmaktan bıkmış olduğum için ve (2) Piyasaları günü gününe izlemek ilgimi çekmediği ve bunu benden çok daha iyi yapanlar bulunduğu için ekonomi sayfalarından kaçtığımı anlatıyorum.
       Aslında, bu köşeyi izleyenlerin fark etmiş olacağı gibi, yeri geldiğinde ve yerim elverdiği ölçüde ekonomiyle ilgili konulara da değiniyorum. Özellikle dünya ekonomisindeki kimi gelişmeler ve bunların uzantısında gündeme gelen konular, küreselleşme olgusunun yansımaları çok önemli görünüyor bana. Türkiye ekonomisiyle ilgili günlük yazı yazmamamın ne kadar isabetli bir karar olduğunu ise her geçen gün daha iyi anlıyorum.
       Alın şu son "deprem vergisi" olayını ve sonrasında yapılan açıklamaları. Piyasalarda kendi başına bir deprem yaratan bu olayı ve Sayın Başbakan'ın olayla ilgili açıklamasını yorumlarken ne söyleyeceksiniz? Hukuka aykırı mı diyeceksiniz? Gece yarısı operasyonuyla Meclis'ten geçirilmesi yöntem olarak yanlış mı diyeceksiniz? Ekonominin canlandırılması hedefiyle tamamen çelişiyor mu diyeceksiniz? Yatırımcının güvenini sarsarak dövize kaçışı hızlandıracak ve istikrarın sağlanmasını zorlaştıracak mı diyeceksiniz? "İlk defa rantiyeyi biz vergilendirdik" açıklamasıyla çok ucuz bir popülizme kaçıldığını mı söyleyeceksiniz?
       Bütün bunlar söylenebilir, nitekim söyleniyor da. Ancak hepsinin ötesinde bu olay beni IMF programı gündeme geldiğinden beri kaygılandıran noktaya geri götürüyor. Benim duyduğum kaygıyı, Washington temsilcimiz Yasemin Çongar'la görüşen bir ABD'li yetkili şu sözlerle dile getirmiş: "Ne yazık ki Türk hükümetinde, hem ekonominin kurallarını gerçekten anlayan, hem de çıkıp bunu halka anlatabilecek özgüven, hitabet ve ikna yeteneğine sahip bir siyasetçi yok." (Milliyet, 29 Kasım 1999).
       Ne yazık ki şu anda böyle bir siyasetçi yok meydanda. IMF ile mutabık kalarak çok iddialı bir program uygulamaya hazırlanan, 20 yıllık enflasyon hummasını yenmeye kararlı olduğunu söyleyen bu ülkede, bu iddianın ne anlama geldiğini tam olarak bilen, bu süreçte yaşanacak sorunları ve bunları aşma yöntemlerini öngörebilen ve halka anlatabilen siyasetçi yok benim görebildiğim kadarıyla. Günlük tepkilerle olayı götürmek, modası geçmiş söylemlerle durumu idare etmek ise bizi olsa olsa daha derin krizlere götürür.
       Evet, en iyisi ekonomi yazmamak galiba.


Yazara E-Posta: oulagay@milliyet.com.tr