Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

New York’un simge binalarından Empire State Building, Amerikan ekonomisinin “kükreyiş yılları” olarak bilinen 1920’lerde tasarlanmış ve ülkeyi temellerinden sarsan “Büyük Depresyon”un ortasında, 1931’de hizmete açılmış. Malezya’da dünyanın en yükseği olma iddiasıyla inşa edilen Petronas Kulesi 1998’de açıldığında ülke Asya krizinin pençesinde kıvranıyormuş. Aynı iddiayla inşa edilen Burj Dubai’de şimdi iflas bayrağını çekme noktasına gelmiş olan Dubai’de yükseliyor.
HSBC Bankası’nın baş ekonomisti Stephen King dünkü Independent gazetesinde yer alan yazısında bu örnekleri kullanarak, yüksek kuleler dikmenin bazen ekonomik yükselişin değil çöküşün habercisi olabileceğini hatırlatıyor bize ve Dubai şokunun bir kez daha gözler önüne serdiği iki önemli noktaya dikkat çekiyor.

“Kriz bitti” aymazlığı
King ilk olarak Dubai örneğinin krizin bitmediğini bize hatırlattığını belirtiyor. Küresel krizle sonuçlanan süreçte, demirle, betonla, dev vinçler kullanılarak inşa edilen fiziki kulelerden daha da görkemli borç kulelerinin, finansal kaldıraçlar kullanılarak inşa edildiğini hatırlatan King, bu devasa borçların hesabının henüz görülmediğini ve sistemi sarsan etkilerinin bir süre daha yaşanacağını vurguluyor.
King’in dikkat çektiği ikinci nokta ise, banka ve şirket borçlarından sonra şimdi ülke borçlarının gündem oluşturmaya başlaması. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere zengin ülkelerde, mali sistemin çökmesini önlemek ve ekonomiyi canlandırmak için bütçe disiplini feda edildi, muazzam kamu açıkları oluştu. Bu ülkelerde devlet borcu/GSYH oranının önümüzdeki dönemde % 100’ü aşacağı anlaşılıyor ve söz konusu ülkelerin kredi riskinin ciddi biçimde artabileceği ileri sürülüyor..

Yükselen pazarlar
Buna karşılık ‘Yükselen Pazar’ diye nitelenen ülkeler grubunun mali durumu bir bütün olarak daha iyi görünüyor. Ancak bu grubun içinde yer alan bazı ülkelerde kamu açıklarının taşınamaz boyutlara doğru tırmandığı ve söz konusu ülkelerin risk primini hızla tırmandırdığı da bir gerçek. Ülkelere açılan kredinin sigortalanması için ödenmesi gereken sigorta primi ise bu risk priminin göstergesi.
Örneğin 10 milyon dolarlık ve 5 yıllık bir kredi için Dubai’nin ödemek zorunda olduğu sigorta primi geçen hafta 320,000 dolardan 675,000 dolara tırmandı. Kamu açığı çarpıcı biçimde büyüyen AB üyesi Yunanistan’ın primi 2007 yılında 5,000 dolarken şimdi 200.000 doların üzerinde. Geçen hafta Dubai’den gelen şok Türkiye dahil pek çok ülkenin risk primini yükseltti. IMF ile anlaşsak da anlaşmasak da önümüzdeki dönemde kamu açıklarına dikkat etmemiz şart.