Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Gaziantep kentini kilometrelerce uzunlukta yeşil bir kuşakla bölen göz alıcı parkın kaleye bakan ucunda, Demokrasi Meydanı’ndaki Milliyet TIR’ında Özgür Akbaba adındaki gençle konuşuyorum. Kendisi, yanında 10 kişi çalıştıran bir halı üreticisi iken son krizden sonra işini durdurmak ve yanında çalışanları çıkartmak zorunda kalmış. "İşten çıkarken aldıkları tazminatla ancak birkaç ay geçinebilirler. Duyduğuma göre biri dürüm satmaya başlamış" diyor.
Gaziantep 27 gazetesinin genç muhabiri Mehmet Zeki Günay da, ekonomik krizle ilgili haber yapmaktan bıktığını belirttikten sonra, şu anda Gaziantep’te revaçta olan tek işin dürümcülük olduğunu söylüyor. "Pekiyi onlar iyi iş yapıyor mu?" diye sorduğumda da "Her gün iyi iş yapanlar hasılatlarının bir bölümünü iş yapmayanlarla paylaşıyor, böylece evine bir ekmek parası götürebiliyor" diyor.

Dayanma gücü
Gaziantep Sanayi ve Ticaret Odaları tarafından derlenen veriler, sanayide çalışan yaklaşık 110 bin işçiden 20 bininin şimdiden işini kaybettiğini gösteriyor. Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer, "Ben asıl bundan sonrası için kaygılıyım", derken, 10 Eylül’de okulların açılmasıyla birlikte gündeme gelecek zorunlu harcamaların işsiz kalan insanların dayanma gücünü zorlayacağını belirtiyor.
Gaziantep’te sanayi ve üretim gerçekten önemli ve bu alanda faaliyet gösteren herkes büyük tepki içinde. Özellikle işlerin bu noktaya gelmesinde baş sorumlu olarak gördükleri hükümete tepkileri çok sert. "Üretim nasıl canlanır?" sorusuna söz birliği etmişçesine, "Önce güvenin yeniden sağlanması lazım, hâlâ kendini kurtarmaya çalışan bu hükümetle de bunun gerçekleşmesi çok zor" diyorlar.

Doların önemi
Güven eksikliğinin yanında üretimi engelleyen en önemli faktörün döviz kurundaki belirsizlik olduğunu Gaziantepli işadamlarını dinleyince daha iyi anlıyorsunuz. TL’nin "para" işlevini yerine getiremediği bir ülkede döviz kuru her şeyin ölçüsü olmuş. Sanayici - tüccar döviz kuru konusunda bir tahmin yapamadığı sürece hiçbir şeyin fiyatını belirleyemiyor, önünü göremiyor, yeniden üretimi düşünemiyor. Cuma hutbesinde doların düşmesi için çağrıda bulunulmasını da mühtehsi bir gülümsemeyle karşılayan Gaziantepli işadamları, hükümetin fazla para harcamadan yapabileceği şeyleri de yapmamasından şikâyetçi. Komşu ülkelerle ticareti geliştirmek için yeterli çabanın gösterilmemesi bu bağlamda en çok üzerinde durulan noktalardan biri. Ecevit’in kapanan tesislerin listesini isteyerek bunların yabancılara satılabileceğini söylemesi de kızdırmış onları.

Umudun sınırı
Bütün bunları dinlerken bölgenin ve ülkenin geleceği konusunda iyimser olmak giderek güçleşiyor. Şimdilik özverilerle bu yerlerde tutunabiliyor belki insanlar ama krizin uzaması neler getirecek doğrusu bilmiyorum.
Milliyet’in TIR’ına gelen Ali Rıza Torun, Gaziantep’in yoksul bir semtinde markla borçlanarak açtıkları modern tıp merkezinin üç ayda kapanma noktasına geldiğini anlatırken, "Gelen hastanın tedavisi 40 milyon TL tuttu, kadının cebinden 1 milyon TL çıktı, onu da almadık herhalde yakında noktayı koyacağız" diyor. Bakalım bu noktalar sonunda nasıl bir karaltı yaratacak.