Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


ABD ekonomisinin duraklama belirtileri gösterdiği, buna bağlı olarak küresel ekonominin bütünüyle bir "resesyon"a girip girmediğinin tartışıldığı ortamda yaşanan "11 Eylül kıyameti" küresel ekonomiye ağır bir darbe daha vurdu. Küresel "resesyon" ya da durgunluk artık kaçınılmaz hale gelirken küreselleşme olgusunun geleceği de tartışılmaya başlandı. Küreselleşmenin yükselme sürecinde çarpıcı artışlar gösteren tüm göstergelerde bu yükseliş trendinin ani biçimde kırıldığı görüldü. 2001 yılında kırılan bu trendlerin başlıcaları şunlar:
• ABD'nin 1991'den sonra yakaladığı kesintisiz büyüme trendi kırıldı, "yeni ekonomi" ile birlikte "sürekli büyüme"nin sırrının bulunduğu iddiaları da suya düştü. IMF, Birleşmiş Milletler ve OECD gibi tüm uluslararası kuruluşlar önceki öngörülerini çöpe atarak küresel ekonomi için yaptıkları büyüme hızı tahminlerini aşağı çekmek zorunda kaldılar.
• Dünya ticareti 1980'lerin ortalarından itibaren çok hızlı bir artış göstermiş ve (grafikte de görüldüğü gibi) küresel ticaretin büyüme hızı küresel ekonominin (ya da küresel GSYİH'nin) büyüme hızının çok üstüne çıkmıştı. Dünya ticaretinin GSYİH'ye oranı 1990'da % 18 iken 2000 yılında % 26'ya yükselmişti. Küreselleşmenin en önemli göstergelerinden biri olan bu trend bu yıl kırıldı; küresel ticaretteki büyümenin sıfıra düşerek, yüzde 1'e doğru gerileyen küresel büyümenin bile altında kalacağı tahmin ediliyor.
• Küreselleşmenin bir başka önemli göstergesi olan ve 2000 yılında 1.3 trilyon dolara yaklaşan sınır ötesi doğrudan sermaye yatırımlarında da bu yıl keskin bir düşüş yaşanması ve toplam yatırım rakamının 750 milyar dolarda kalması bekleniyor.
• Özellikle son yıllarda büyük artış gösteren şirket evlilikleri ve birleşmelerinde de 2001 yılının bir dönüm noktası olduğu görülüyor. Sekiz yıldan beri sürekli artış gösteren şirket evliliklerinin toplam hacmi 2001 yılının ilk dokuz ayında geçen yılın aynı dönemine göre % 54 azalarak 1.3 trilyon dolara düştü.
• Başta ABD borsaları olmak üzere hemen tüm belli başlı borsalarda ve özellikle de yüksek teknoloji şirketlerinin hisselerinde, 2000 yılı martına kadar süren çılgın yükselişten sonra başlayan düşüş dalgası sürüyor ve 11 Eylül sonrasında yeniden düşen kar beklentileri bu düşüşün nerede duracağını kestirmeyi zorlaştırıyor.
• Özellikle bilgi teknolojisi ve telekomünikasyonla ilgili alanlarda yapılmış olan aşırı yatırımın yarattığı aşırı kapasite, yatırımlarda keskin düşüşlere yol açmış bulunuyor.
Aslında etkilerini 11 Eylül'den önce hissettirmeye başlamış olan bu gelişmeler şimdi ABD'den dünyaya yayılmakta olan "güven bunalımı" nedeniyle daha da olumsuz beklentileri gündeme getirmiş bulunuyor. "Yeni ekonomi"yi, "kesintisiz büyüme"yi ve ABD güdümündeki küreselleşmeyi bir oldu - bitti gibi görenlerin şimdi oturup kapsamlı bir yeniden değerlendirme yapmaları gerekiyor herhalde.

CNN - Türk'ün yeni yöneticisi Nuri Çolakoğlu, bugüne dek bizim medyada kimsenin başaramadığını başarmış, Kemal Derviş'i kamuoyu önünde "enine boyuna" tartışmaya ikna etmiş. Bu akşam saat 19.10'da Kemal Derviş, Nuri Çolakoğlu'nun sorularını yanıtlayacakmış. Programın ilanlarında Sayın Derviş'in herkesin yanıtını merak ettiği sorulara cevap vereceği belirtiliyor.
Umarız bu sorulara herkesi tatmin edecek cevaplar verir Sayın Derviş ama bu olay nedeniyle bizim kafamıza takılan başka sorular da var.
• Bugüne dek böyle bir söyleşi yapmamaya özen gösteren Sayın Derviş neden bu noktada fikrini değiştirdi? Nuri Çolakoğlu'nun ikna yeteneğini küçümsemiyorum ama işin içinde başka etkenler de var mı diye düşünmeden de edemiyorum.
• Kemal Derviş kendi misyonu ve geleceği konusundaki spekülasyonların çeşitlendiği bir ortamda, bundan sonra ne yapmak niyetinde olduğunun ipuçlarını verecek mi, bu söyleşide?
• Büyük patronların yaptıkları son toplantıda aldıkları, sır gibi saklanan kararlarla Derviş'in söyleşisinin peşpeşe gelmesi bir raslantı mı?
• Derviş bu söyleşiyi koalisyon liderlerine doğrudan veremediği mesajları vermek için bir araç olarak mı kullanacak?
Hemen belirteyim ki bütün bunları ilgili taraflardan ipuçları sızdırarak düşünmüş ve yazmış değilim; 11 eylül sonrasında çok revaçta olan komplo senaryoları üretimine ben de bir yerden katılayım dedim, hepsi bundan ibaret.

Davos toplantılarını düzenleyen Dünya Ekonomik Forumu(World Economic Forum) tarafından yayımlanan Global Rekabet Raporu, Türkiye'nin küresel ekonomide nasıl mevzi kaybetmekte olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. "Geleceğe dönük büyüme için rekabet gücü endeksi"ne göre yapılan sıralamada 2000 yılında 58 ülke arasında 39. olan Türkiye 2001 yılında 75 ülke arasında ancak 54. olabildi. "Cari rekabet gücü endeksi"ne göre yapılan sıralamada ise 29.luktan 33.lüğe düştü.
Ekonomik performansı son yıllarda gerileyen Türkiye'nin, Brezilya ve Güney Afrika gibi ülkelerle birlikte, büyüme potansiyelini gerçekleştiremeyen ülkeler arasında başı çektiğini belirten raporda, Türkiye'nin performans düşüklüğüne yol açan nedenleri ortadan kaldırdığı taktirde daha yüksek büyüme hızlarına erişebileceği ileri sürülüyor.
Türkiye’nin 54. sırada yer aldığı "Geleceğe dönük büyüme" endeksini oluşturan kriterlerde Türkiye’nin yerine baktığımızda "büyüme potansiyeli" sıralamasında 30. olan Türkiye’nin buna karşılık "firma düzeyinde inovasyon kapasitesi" sıralamasında 71., "hükümetin bilgi ve iletişim teknolojilerine verdiği öncelik" sıralamasında 69., "büyümeye elverişli makroekonomik ortamın sağlanması"nda da 68. sırada yer alabildiği görülüyor. Makroekonomik ortamın alt gruplarına baktığımızda da Türkiye’nin "enflasyonöda 75 ülke arasında 73., "kamu açıkları"nda 72., "reel faiz yüksekliği"nde 69., "resesyon beklentisi"nde de 62. olduğunu görüyoruz. Türkiye "kamu yönetiminin kalitesi" sıralamasında 46. sırada ama "kamu satınalmalarında yolsuzluk" sıralamasında 62. sıraya düşüyor. Global Rekabet Raporu, Türkiye’nin ekonomik büyüme potansiyelini neden kullanamadığını ortaya koyan ilginç verilerle dolu.

TESEV'in geniş kapsamlı "Türkiye'de Yolsuzluk" projesinin birinci aşamasını oluşturan "Hanehalkı Gözünden Türkiye'de Yolsuzluğun Nedenleri ve Önlenmesine İlişkin Öneriler" araştırması tamamlandı ve sonuçları da TESEV tarafından yayınlandı.(İlgilenenler için TESEV'in telefonu: 0212 - 292 89 03).
Türkiye'nin farklı bölgelerinden 3021 kişiyle görüşülerek gerçekleştirilen araştırmanın ilginç bulgularından biri de halkın hangi meslek mensuplarını daha dürüst bulduğunu ortaya koyuyor. Halkın gözünde en dürüst bulunan meslek mensupları öğretmenler. En alt sırada kim var bilin bakalım. Sıralama şöyle:
• Öğretmenler % 79
• Subaylar % 67
• Yargıçlar % 59
• Muhtarlar % 51
• Avukatlar % 45
• Belediye ç. % 41
• Sendikacılar% 38
• Polisler % 38
• Gazeteciler % 37
• Vergi memurları% 27
• Gümrük m. % 16
• Milletvekilleri% 11