Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) yerel seçimde iyi sonuç almak için harcadığı çaba ve seçim sonrasında yaşanmakta olanlar, AKP’nin oyun planını iyice açığa çıkardı.
Her yorumcu kendi değerlendirmesini yapabilir kuşkusuz ama bence tablo artık çok net: AKP ve onu destekleyen cemaatçi çevre,  her alanda ve her anlamda ülkenin tek hâkimi haline geldiğini bu ülkede

Önce fütuhat,sonra iktisadiyat
yaşayan herkese göstermek ve kabul ettirmek istiyor.
Seçim sonucunu da bunu kanıtlamak için kullanmak istiyordu Başbakan Erdoğan. Bu amaçla neredeyse bütün Türkiye’yi dolaştı ve “Türkiye benim arkamda” mesajını vermeye çalıştı. Küresel krizin ekonomimizde yapmaya başladığı tahribatı seçim kampanyası boyunca sürekli olarak inkâr etti, krizin olumsuz etkilerini hissetmeye başlayan halkı “Bizi teğet geçecek” söylemiyle avutmaya çalıştı.
Ancak AKP’nin beklediği seçmen desteğini elde edememesi ve deneyimli siyaset yorumcularının AKP’nin artık inişe geçtiğini söylemeye başlaması, AKP’nin muhaliflerine gözdağı verme ihtiyacını daha da artırdı. Bu amaçla bütün araçların seferber edilmesi gerekiyordu. Son günlerde yaşananlar ve AKP yandaşı medyanın gösterdiği göz yaşartıcı çaba bunun somut göstergeleri.  



Kritik dönemin kahramanları      
                      
Önce fütuhat,sonra iktisadiyat
Ekonomiyi ve ülkeyi iyi yönetme kapasitesinin sınırına gelen AKP’nin her alanda ülkenin tek hâkimi olduğunu zor kullanarak kanıtlama çabası önümüzdeki dönemi kritik hale getiriyor. Ekonomideki çöküşün toplumsal yansımaları AKP’ye karşı muhalefeti tırmandırırken bu muhalefeti sindirmek için kullanılan yöntemler de geri teperek kendi kahramanlarını yaratıyor.
Bütün bir ömrü insanlara umut vermek için harcamış bulunan Prof. Dr. Türkan Saylan, ağır bir hastalığın pençesinde hayata tutunurken sürdürdüğü mücadele azmiyle, AKP ceberutluğuna karşı direnmenin simgesi haline geldi. Onu farklı kesimlerden başkaları da izleyecektir bu süreçte.   
Bu kritik süreçte benim gözüm, özgürlüklerin yaygınlaşmasına ve Batı standartlarına uygun bir demokrasinin kökleşmesine katkıda bulunacağı umuduyla AKP’ye destek vermiş olan kesimin üzerinde olacak. Devlet gücünü ele geçirmiş olmanın sağladığı olanaklarla her türlü yöntemi kullanarak muhalefeti sindirmek isteyen bir iktidarın savunuculuğunu yapmak onlara ne kadar yakışacak, doğrusu merak ediyorum. Bana öyle geliyor ki önümüzdeki kritik dönem kendi kahramanlarını yarattığı gibi anti-kahramanlarını da yaratacak.  



Ekonomide komediden drama 

Önce fütuhat,sonra iktisadiyat


Aylarca vizyonda kalan bir büyük komedi filmi izlendi bu ülkede. Ülkenin Başbakan’ı,  “Kriz bizi teğet geçecek, ekonomimizde küçülmeyi kimse bana kabul ettiremez”, diyerek halkını aptal yerine koydu. Şu iletişim çağında, koyun güderken cep telefonuyla konuşan dağdaki çobanın bile küresel krizden haberi vardı ama Sayın Başbakan krizin bizi fazla etkilemeyeceğini iddia ediyordu. Aklı sıra iş dünyasına ve herkese moral aşılayarak krizin etkilerini hafifletmeye çalışıyordu.
Bu dâhiyane taktik geri tepti. Krizin etkilerini yaşayarak hisseden her kesimden insanlar, “Bizi yönetenler hiçbir şeyden anlamıyor” diye düşünmeye başladı, hükümete güveni kalmadı.  Küresel krizin, bizim için yaşamsal önem taşıyan dış finansman olanaklarını ciddi biçimde daraltacağı belliyken, bu sorunu hafifletebilecek olan IMF anlaşması bir türlü sonuçlandırılamadı. Ekonomimiz hızla küçülmeye başladı ama Sayın Başbakan’ın inkârcı inadı kırılamadı, “Küçülmeyi kabul etmem” söylemi seçime kadar sürdü.

Haberin Devamı

İnkârcının mumu
İnkârcının mumu seçime kadar yandı. Seçimden iki gün sonra TÜİK, geçen yılın sön çeyreğinde Türkiye ekonomisinin % 6.2 küçüldüğünü açıkladı. 2008 yılının bütününde ise ancak % 1.1 büyüyebilmişti ekonomi. Geçen hafta başında ise Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren, ekonomimizin 2009 yılında % 3.6 küçülmesini öngören yeni tahmini açıkladı. Ekren’in açıklamasına göre, 2010 yılında ise % 3.3 büyüyecekti ekonomimiz. Bu öngörünün gerçekleşmesi halinde, Türkiye ekonomisinin 2010 sonundaki büyüklüğü 2007 sonunda bulunduğu noktanın biraz üzerinde olacak, yani üç yıl boyunca akıntıya kürek çekmiş olacağız.

Haberin Devamı

IIF: Küçülme % 7.5
Hemen belirteyim ki hükümetin açıkladığı bu son tahminler de pek inandırıcı gelmedi bana. Bir kere küresel ekonomi için IMF’nin ondan sonra iki kere revize ettiği Ocak 2009 tahmini esas alınmış ve dünya ekonomisinin bu yıl % 0.5 büyüyeceği varsayılmış, oysa IMF daha sonra dünya ekonomisinin 2009’da küçüleceğini açıkladı. IMF’nin gelecek hafta yapacağı yeni açıklamada daha da kötümser bir tahmin ortaya koyması bekleniyor. Dünya ekonomisindeki olumsuz gelişmelerin Türkiye ekonomisine ilişkin gelişmeleri olumsuz etkilemesi de kaçınılmaz.
İkincisi, hükümetin inkârcı tavrının da katkısıyla bu yılın ilk yarısı kaybedildi. İlk çeyreğe ilişkin veriler aylar sonra açıklandığında yeni bir küçülme rekoru kırıldığı ortaya çıkacak, ikinci çeyreğin fazla farklı olmadığı da ortada ve IMF ile anlaşma hâlâ sağlanmış değil. Bu koşullarda şimdi yapılan tahminler de fazlaca iyimser görünüyor.
Nitekim, Garanti Masters’in düzenlediği toplantıda, Uluslararası Finans Enstitüsü’nün (IIF) Türkiye ekonomisi için 2009 yılı küçülme  tahmini de % 7.5 olarak açıklandı.