Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ancak ciddi bir rahatsızlığın ya da hastalığın belirtisi de olabilir hıçkırık nöbetleri. Bu nedenle, basit yöntemlerle geçmeyen hıçkırık nöbetlerinin ciddiye alınması gerekir. Hastalık belirtisi olan bir hıçkırık nöbeti ciddiye alınmaz ve zamanında tedavi edilmezse kötü sonuçlar da doğurabilir.Öncelikle Türkiyenin ocak ayına ilişkin ödemeler dengesi verileriyle ABD faizlerindeki olası artışların tetiklediği hıçkırık nöbetinin geçici olduğunu ve fazla önemsenmemesi gerektiğini savunanlar olduğu gibi, bunun önümüzdeki döneme damgasını vuracak ciddi rahatsızlıkların ilk belirtisi olduğunu iddia edenler de var. Birinci görüşü savunanlar, "paniğe kapılmaya, hatta ciddi önlemler almaya gerek yok, piyasalar kendi dengelerini bulur" derken ikinci görüşü savunanlar zaman kaybetmeden acil önlem alınmasını öneriyorlar. Son bir hafta - on gün içinde bizim mali piyasalarda yaşanan gelişmeleri bir hıçkırık nöbeti olarak nitelemek mümkün. Hıçkırık deyince çoğu kez yemeği fazla kaçırmaktan ya da sinirsel bir tepkiden kaynaklanan, geçici bir rahatsızlık gelir akla. Bunu geçirmenin de bir an için nefesi tutup bir yudum su içme ya da limon yalama gibi bilinen bazı yöntemleri vardır. Uzunca bir süredir öncelikle iyimser beklentileri satın almayı tercih eden bono -tahvil piyasasıyla borsada ve döviz piyasalarında sinirleri biraz bozan ve hıçkırık yaratan gelişmelerin başlıcaları şunlar: Ocak ayına ilişkin dış ödemeler dengesi cari açık rakamının hayli yüksek çıkması (783 milyon dolar) ve bu açığın şubat ve martta daha da büyüyeceğinin sanılmasıCari açık büyürken ödemeler dengesi "net hata ve noksan" kaleminin de 1.2 milyar dolar eksi bakiye vermesi ve bunun ülkeden sermaye çıkışının göstergesi olarak algılanmasıDerecelendirme ("rating") kuruluşu Moodysin bu gelişmeleri kaygı verici bulduğunu açıklamasıABD faizlerindeki yükseliş beklentisinin Türkiye gibi yükselen pazar ülkelerinin euro tahvillerinden çıkışı gündeme getirmesi ve bunun tahvil fiyatlarına aşağı çekmeye başlamasıKıbrısta umulan en iyisi sonucun alınamaması ve Avrupa Birliğiden (AB) tam üyelik görüşmeleri için tarih almayı uman Türkiyenin AB ile ilişkilerinin kritik bir döneme girmesiHükümetten kaynaklanan bazı açıklamaların IMF ile ilişkilerin geleceği konusunda kuşku yaratması. Bu noktada iki soru akla geliyor: (1) Bu sonuçları yaratan gelişmeler bir defalık, geçici nitelikte gelişmeler mi, yoksa yeni bir trendin ilk sinyalleri mi? (2) Bunlar, Türkiyenin ya da TC hükümetinin etkileyebileceği gelişmeler mi? Bu iki soruya vereceğimiz cevaplara göre, Ak Parti hükümetinin bu gelişmeler karşısında önlem almasının gerekli olup olmadığını da saptayabiliriz. Hıçkırığın nedeni Bir kere bu gelişmelerin hemen hepsi yeni trendlerin ilk sinyalleri gibi görünüyor, yani önlem alınmadığı taktirde etkilerinin geçici değil en az bir süre için kalıcı olması muhtemel.İkincisi, Ak Parti hükümetinin bu gelişmelerin bazılarını (örneğin ABD faizlerini ve bunun etkilerini) doğrudan etkileme gücü yok ama çoğunun sonucunu etkileyecek gücü var. Örneğin, cari açıktaki tırmanışı durduracak önlemleri alabilir hükümet. Cari açığın büyümesiyle döviz kurları ve ülkeden sermaye çıkışı arasındaki ilişki hesaba katıldığında bu önlemlerin önemi daha da artıyor. Bu konuda zaman faktörü de çok önemli, çünkü alınacak önlemlerin, örneğin iç talebi ve dolayısıyla ithalatı frenleyecek adımların, istenen sonucu verebilmesi için belirli bir sürenin geçmesi gerekiyor. Önlem almayıp "piyasalar kur mekanizması yoluyla bu düzeltmeyi yapar" diye beklemenin bedeli hıçkırık nöbetinin kalıcı hale gelmesi olabilir ve bir kez daha hasta ekonomiden söz edilmesine yol açabilir. Bu duruma düşmeden gerekli önlemleri almak herhalde daha akıllıca bir çözüm olacaktır. oulagay@milliyet.com.tr Önlem gerekli mi?