Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Dostum Soli Özel, geçen günkü yazısında Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Ferhat Kentel’in, benim duygularıma da tercüman olan şu sözünü aktarmış: "Şimdi rasyonel olan davranış çıldırmaktır." ABD’nin ve koalisyon ortağı İngiltere’nin her şeyi göze alarak Irak’a saldırması ve bu saldırıda kullanılan silahlarının, gene Soli’nin benzetmesiyle, "pornografik" görüntüleri karşısında ben de çıldırma sınırına yaklaştığımı hissediyorum zaman zaman. Yalnızca Irak halkına karşı değil insanlığın yüzyıllar içinde biriktirdiği değerlere, ahlak ölçülerine ve bunların ötesinde uluslararası kurallara ve kurumlara karşı bir saldırı söz konusu. İçimdeki tepki, ilk kez boğa güreşi izledikten sonra, "inan ki bir noktadan sonra boğanın boğa güreşçisini öldürmesini istedim" diyen yakınımın sözlerini getiriyor aklıma.
     Bu yıl dünyada yapılacak silahlanma harcamalarının yüzde 50’sinden fazlasını tek başına gerçekleştirecek olan ABD’ye karşı duyulan tepki bütün dünyada artıyor ve Amerika’ya sempatiyle bakanların oranı da hızla düşüyor. Merkezi ABD’de bulunan Pew Research adlı araştırma kuruluşunun son araştırması Amerika’ya olumlu bakanların oranının geçen yıldan bu yana büyük düşüşler gösterdiğini ortaya koyuyor. ABD’ye desteğin, İngiltere, Polonya ve İtalya gibi yönetimlerin ABD’ye destek verdiği ülkelerde de düştüğü, en düşük desteğin ise Türkiye’de bulunduğu görülüyor.
     
     Tartışmasız bir seçim zaferi kazanarak gerçekten zor bir dönemde Türkiye’nin yönetimini üstlenen AKP’ye haksızlık etmek istemiyorum ama bugüne kadar ortaya koyduğu performans, AKP’nin başarılı olmasını bekleyenleri ciddi biçimde düş kırıklığına uğratmış bulunuyor. İlk günden beri AKP’nin başarısız olmasını uman ve bekleyenler, benim gibi AKP’ye bir şans tanınması gerektiğini düşünenlere serzenişte bulunarak, "işte olacağı buydu, bunlar Türkiye’yi batıracak" diyorlar. Öte yandan AKP iktidarı hakkında hüküm vermek için henüz erken olduğunu düşünenler de var. Sıra dışı koşulların geçerli olduğu bir dönemde olmasak ben de bu görüştekilere katılabilirdim belki ama şu anda ortam beklemeye müsait değil; pek çok ülkede liderlerin ve hükümetlerin her an yeni bir sınavla karşılaştığı kritik günler yaşıyoruz. Bu ortamda yapılan yanlışların, eksik değerlendirmelerin ve buna göre verilen kararların, atılan hatalı adımların ülkeye maliyeti çok ağır olabiliyor. Bu nedenle de AKP iktidarının derhal mercek altına alınması gerekiyor.
     Benim görebildiğim kadarıyla AKP yönetiminin en büyük yanılgısı yerel politikada gösterdiği başarıyı genelleştirmek istemesi ve Türkiye’deki seçim başarısına bakarak "biz bu işleri biliyoruz, her sorunu hallederiz" havasına girmesi oldu. Seçim sonrasında içeride ve dışarıda yaratılan olumlu hava ve AKP’ye açılan kredi de bu yaklaşımı pekiştirdi. Tayyip Erdoğan’ın alelacele gerçekleştirdiği Avrupa ve Amerika gezilerinde, IMF ile ilişkilerde hep bu yaklaşımın etkisi hissedildi.
     
     AKP’nin yanılgısı
     Bana öyle geliyor ki tüm bu temaslarda, karşı tarafın düşünce çerçevesini ve psikolojisini anlamak için yeterli çaba harcanmadan, yanlış varsayımlarla yanlış adımlar atıldı. Örneğin IMF oyalanırken ABD ile savaş yardımı pazarlığına girişildi ve IMF’nin koşullarına uymadan ekonominin rahatlatılacağı umuldu. Piyasalarda, Türkiye’nin ABD’den alacağı hibe ve kredi desteğiyle borç servisi sorununu aşacağı ve rahatlayacağı beklentisi yaratıldı. Bu yanlış tutum bize çok pahalıya mal oldu ve Türkiye:
•   ABD ile mali destek karşılığı savaşa katkı pazarlığı yapan ülke konumuna düşürüldü.
•   İç ve dış piyasalarda Türkiye’nin borcunu ancak ABD mali desteğiyle çevirebileceği izlenimi yaratıldı.
•   ABD ile beklenen anlaşma sağlanamayınca Türkiye’nin oyalamak istediği IMF’nin kucağına oturmaktan başka seçeneği kalmadı.
•   Sonuçta, yaratılmış olan olumlu beklentiler tam tersine döndü ve AKP yönetimine güveni sarsılan piyasalarda faizler ve kurlar yükselirken borç sorununu ağırlaştıracak kötümser beklentiler öne çıktı.
     
     
     ABD ile yanlış oyun
     AKP yönetimi ABD ile kurduğu ilişkilerde de, karşısındaki süper gücün bugün geldiği noktayı pek kavrayamadı, Bush yönetimine egemen olan anlayışı ve psikolojiyi doğru değerlendiremedi galiba. AKP yönetimi Amerika’yı eski Amerika sandı ve Türkiye’nin stratejik önemini de abartarak "ABD, Irak operasyonunu Türkiye’siz yapamaz, ben de bu kozu kullanarak oyunumu oynarım, yaptığım yanıma kar kalır" diye düşündü. ABD Başkanı George W. Bush’un milletvekili bile olmayan Tayyip Erdoğan’ı Beyaz Saray’da kabul etmesi, AKP yönetiminin bu izlenimini daha da güçlendirdi, onlar kendilerini ABD için vazgeçilmez bir ortak gibi görmeye başladılar. Erdoğan’ın Bush’a verdiği izlenimin de bu yönde olduğu anlaşılıyor.
     AKP yönetimi aslında temelsiz olan bir özgüven içinde ABD ile pazarlığı sürdürürken bugünkü ABD yönetiminin kendine özgü konumunu ve içinde bulunduğu psikolojiyi büyük ölçüde göz ardı etti. 11 Eylül şoku sonrasında gelinen bugünkü noktada:
•   ABD yönetimi, dünyayı iki kampa bölünmüş olarak görüyor. Ya kayıtsız şartsız ABD’den yana olan kamptasınız ya da ABD’ye karşı kampta, başka seçeneğiniz yok.
•   ABD kendi ulusal güvenliğini ya da stratejik hedeflerini gerekçe göstererek dilediği ülkeye askeri müdahale etme hakkına sahip olduğunu savunuyor ve gereğinde Birleşmiş Milletler’i ve kırk yıllık müttefiklerini de hiçe sayarak bu müdahaleyi gerçekleştirebiliyor.
•   ABD, yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi’nin gereği olarak Ortadoğu bölgesini bütünüyle kendi denetimi altına almayı hedeflemiş bulunuyor. ABD’nin bu hedefine varması Türkiye’nin ABD için öneminin azalması anlamına da gelebilir.
•   ABD, dünyadaki ve kısmen ABD’deki ciddi muhalefete rağmen Irak’a saldırarak her şeyi göze aldığını gösterdi. ABD yönetiminin bu süreçte kendisine engel çıkaran herkese fevkalade hırçın ve tepkili davranması şaşırtıcı değil.
     AKP’nin gelinen noktadaki çıkmazı, gözü dönmüş süper güç ABD’nin bugünkü durumunu doğru değerlendirememiş olmasından kaynaklanıyor.
     
     ‘Dünyayı korkutan Amerika’yı kapak konusu yapan Newsweek dergisinin son sayısında yer alan ilginç değerlendirmelerde de belirtildiği gibi, ABD bugün askeri gücüne dayanarak dünyaya hükmetmeye kararlı, kural tanımaz bir "küstah güç" haline gelmiş durumda. Bu gücün önce yanında görünüp sonra ona çelme takma hevesinde olduğunuz izleminini yaratırsanız işte bugün AKP yönetiminin düştüğü duruma düşebilirsiniz.
     Dünyanın dört bir yanında insanların, ABD’nin tek başına hükmettiği bir dünyada yaşamaktan kaygı duyduğunu ve bu nedenle ABD tahakkümüne karşı çıktığını belirten Newsweek editörü Ferit Zekeriya, bugün herhangi bir ülkede ABD’den yana tavır almanın hükümetlere puan kaybettirdiğini yazıyor. Zekeriya, Bush yönetiminin uluslararası kural ve kurumları dışlayan ve kimseyi adam yerine koymayan tavrının da ABD’ye karşı tepkileri beslediğini söylüyor.