Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



Davos’taki Dünya Ekonomik Forumu’nda geleneksel hale gelen cumartesi gecesi eğlencesi bu yıl yapılmıyor. Forumu düzenleyenlerin dünyanın kritik sorunlarla boğuştuğu, çok boyutlu bir "güven krizi"nin yaşandığı bir ortamda balo düzenlemenin uygun kaçmayacağını düşünerek bu kararı aldığı belirtiliyor. Bu ortamda Türkiye’nin mankenli ve sazlı-sözlü Davos çıkarmasının buradan nasıl karşılanacağı da merak konusu haline geliyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun bu yılki ana teması "güveni yeniden oluşturmak". Bu başlık altında öncelikle ABD’deki Enron skandalı sonrasında şirketler dünyasında oluşan güvensizlik krizinin aşılmasından söz ediliyor.

GÜVEN KRİZİ
Ancak bunun da özünde 2003 Davos toplantılarındaki ana konu, dünyanın daha genel anlamda bir "güven açığı" ile karşı karşıya gelmiş olması. 2000 yılında Davos’a damgasını vuran bilgi teknolojisi ve telekom şirketlerinin bu yıl adı bile pek anılmazken ABD’nin ekonomik üstünlüğü ve dünya liderliği konusundaki görüş birliği de yerini yoğun bir tartışmaya bırakmış durumda.
Forum’da resmi açılışın öncesinde yapılan ve dünyanın durumunu özetleyen oturumlarda ABD ekonomisinin 2003’e hiç de parlak beklentilerle girmediği vurgulandı. 2002’nin son çeyreğinde "sıfır büyüme" ile karşılaşmış olduğu tahmin edilen ABD’nin 2003 yılındaki performansı konusunda ciddi kuşkular vardı. Bu durumda, İspanya ve Almanya’nın da "sıfır büyüme" ile flört ettikleri bir ortamda dünya ekonomisinin geleceği için iyimser olmak pek kolay değildi.

GÖZLER AMERİKA’DA
Ancak ABD bu yıl Davos’ta ekonomideki durumunun ötesinde, dünyada giderek daha yaygın tepki çeken savaş yanlısı tutumu ve tek başına dünyaya hükmetme hevesiyle gündemde. Çok farklı ülkelerden, çok farklı meslek gruplarından pek çok kişi bugün dünyadaki güven ortamının öncelikle ABD’nin, daha doğrusu Bush yönetiminin tavrından kaynaklandığını düşünüyor. Bu tespit Forum’daki oturumlarda ne kadar açıklıkla ortaya konacak ve tartışılacak henüz bilemiyoruz ama özel sohbetlerde bu havayı hemen alıyorsunuz. Bakalım ABD Dışişleri Bakanı Powell ve buraya gelmesi beklenen ABD yetkilileri ABD’nin tavrını nasıl savunacak?