Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

2001 yılında yaşanan derin kriz sırasında T.C. Merkez Bankası Başkanı olan ve Türkiye'nin 30 küsur yıllık 'yüksek enflasyon, istikrarsız gelişme' kısır döngüsünü kırmayı başardığı normalleşme sürecinde bu zor görevi sürdüren Serdengeçti'nin görevden uzaklaştırılmasını isteyenlerin bulunduğu bir sır değil. Onlara göre, "faizlerin hâlâ yüksek seyretmesinin", "TL.nin aşırı değerlenmesinin", bu yüzden birçok firmanın rekabet gücünü kaybetmesinin ve dış açığın büyümesinin başlıca sorumlusu Serdengeçti. Serdengeçti gider ve yerine, faizleri hızla düşürerek piyasayı rahatlatacak ve TL.nin değer kaybetmesine ortam hazırlayacak birisi gelirse, zil takıp oynamaya hazır kimileri. Önümüzdeki yıl Türkiye'de gündeme damgasını vuracak olan konulardan biri, 2007'deki Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili tartışmalar olacak. Görev süresi 2006 yılının mart ayında sona erecek olan T.C. Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti'nin görevinde kalıp kalmayacağı ve kalmazsa yerine kimin atanacağı da, şimdiden gündemdeki yerini garantileyen tartışma konularından biri olmaya aday görünüyor. Bu tür tartışmalarda kişisel motifler de devreye giriyor kuşkusuz. Serdengeçti'nin belli bir anlayışı savunmak için ortaya koyduğu tavrı da, kendilerine ya da temsil ettikleri gruba karşı bir tavır olarak algılayıp ondan kurtulmak isteyenler var. Başbakan Erdoğan'ın tercihinde de kişisel faktörler ve ilişkiler rol oynayabilir. Sayın Başbakan, "Gitsin" diyenlerin etkisi altında kalarak gitmesini isteyebilir; Serdengeçti'nin görevde kalması gerektiğini savunan kesimlerden gelen telkinlerin etkisinde kalmadığını kanıtlamak için, kendi seçeceği başka birini bu göreve getirebilir; ya da ekonomideki istikrarı riske etmemek için Serdengeçti ile yola devam etmeyi tercih edebilir.Tartışma, insanlar ve isimler üzerinden yapılacak belki ama tartışmanın asıl konusu, iki farklı ekonomik büyüme anlayışı ve buna göre merkez bankasının işlevi. Serdengeçti, kendi savunduğu ve uygulamaya çalıştığı anlayışı, Radikal Gazetesi yazarı Uğur Gürses'le yaptığı söyleşide şöyle özetlemiş: Top, Erdoğan'da "Ekonomi politikalarının nihai amacı ekonomik refahı artırmaktır. Refah, ancak, sürdürülebilir istihdam artışı sağlanabilirse artar. Sürdürülebilirlik için ise, ekonomik istikrar ve bunun önkoşulu olarak fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek şarttır. Bu nedenle Merkez Bankası'nın asıl amacı fiyat istikrarını sağlamak olarak belirlenmiştir."(Radikal, 21 Kasım 2005).Bu anlayışın karşısındaki anlayışa göre ise fiyat istikrarı çok önemli değildir. Merkez Bankası'nın bağımsızlığı da bir fantezidir. Gerçek dünyada hükümetler merkez bankalarına talimat verip faizleri azami ölçüde düşürmeli, gerektiğinde döviz kuruna müdahale edip rekabetçi bir kur oluşturmalı, çeşitli kesimlere teşvikler de sağlayarak hızlı büyümeyi kısa yoldan gerçekleştirmelidir.Avrupa Merkez Bankası (AMB) Başkanı Jean Claude Trichet de, Serdengeçti gibi birinci anlayışı savunuyor. Avrupa'da ilk belirtileri görünen ekonomik büyümenin ancak fiyat istikrarı ortamında sürebileceğini düşünen Trichet, gayrimenkul fiyatlarında bir balon oluşmasını önlemek ve enflasyon riskini yok etmek için, AMB'nin 29 aydır değişmeyen temel faiz oranını, muhtemelen çeyrek puan, yükseltmek istiyor. Ancak özlenen büyümenin ilk belirtilerini gören ve işsizlik sorunu altında ezilen Avrupalı siyasetçiler, AMB'nin bu noktada faizleri artırmaya başlamasının büyümeyi caydırabileceğini düşünerek Trichet'ye karşı çıkıyorlar. Serdengeçti ve Trichet'nin, ekonominin sevabına savunduğu anlayış başkalarına göre günah sayılabiliyor. oulagay@milliyet.com.tr İki anlayış