Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu köşenin sürekli okurları ise haftalardan beri Arjantinle ve Türkiye - Arjantin karşılaştırmasıyla ilgili yazılar okumaktan bıkmış olabilirler. Hoşgörülerine sığınarak bugün bir kez daha bu konuya girmek ve son günlerde çok sorulan iki soruya değinmek istiyorum.Birinci soru şu: Uluslararası finans çevrelerinin 2001 yılı başında aynı kefeye koyduğu iki ülkeden Arjantin iyice dibe çökerken Türkiye dipten dönmeyi nasıl başardı? Amerikalılar 11 eylül dehşetini yaşadıktan sonra İslamiyetle ilgili her şeye aşırı bir ilgi göstermeye başladılar, Kuran çevirileri yok sattı, Usame bin Ladinle ve Talibanla ilgili kitaplar çoksatan listelerine girdi. Arjantinde halk sokaklara dökülüp dükkanları yağma etmeye başlayınca bu kez dünyada ve ülkemizde Arjantine yönelik bir ilgi patlaması oldu. Herkes kendine göre yorumladı gelişmeleri, kimileri "Arjantini IMF batırdı" diye mahşet atıp rahatladı, kimileri "Türkiye Arjantine benzemez" diye teselli bulmaya çalıştı, kimileri de tersini iddia etti ve benzer tabloların Türkiyede de yaşanabileceği ileri sürerek kaygılarını dile getirdi. Türkiye nasıl başardı? İşte tam bu noktada ikinci soru gündeme geliyor: "Halkın, geniş kitlenin ekonomik durumunda uzun süre düzelme olmazsa toplumsal tepkiler Türkiyede de açığa çıkar ve Arjantindeki gibi olaylar yaşanır mı?", sorusu çoğu kimsenin kafasını kurcalıyor. Bu soruya önceki yazılarımda da değinmiş olduğum için burada olayı basite indirgeyerek üç maddeli bir cevapla yetineceğim. Türkiye Arjantinin içine düştüğü derin çıkmaza sürüklenmedi çünkü : (1) 19 şubat sonrasında kur çapasını terkedip dalgalı kur rejimine geçmek zorunda kaldı. Böylece üzerinde spekülasyon yapılacak ülke olmaktan çıktı ve IMFnin önemsediği bir önkoşulu yerine getirmiş oldu. (2) Kemal Dervişin devrede olması sayesinde Türkiye, IMF ve Dünya Bankası ile ilişkilerde çıkan pürüzleri aşabildi; 11 eylül sonrasında doğan ortamın da katkısıyla bu kuruluşlardan tarihinin en büyük desteğini sağladı ve böylelikle "borcunu çeviremez ülke" görüntüsünden çıkmayı başardı. (3) Korkunç bir devalüasyon şoku yiyerek yoksullaşan ve işini hatta umudunu kaybeden insanlarımız buna karşın duruma çözüm arayanlara bir şans tanıdı ve, varını yoğunu dolara bağlama eylemi dışında, çözümü zorlaştıracak davranışlara ve eylemlere girişmedi. Arjantin gibi olur muyuz? Burada iki nokta önemli. Birincisi, arada benzerlikler de olmakla birlikte, Arjantin ile Türkiyenin durumu arasında önemli farklar var. İkincisi ve daha da önemlisi, insanla ve kitle davranışlarıyla ilgili bilimlerde, fizikteki gibi her zaman aynı sonucu veren sebep - sonuç ilişkileri kurmak mümkün değil galiba. Farklı toplumların farklı tarihsel özellikleri, birikimleri, örgütlenme biçimleri, davranış pratikleri ve alışkanlıkları aynı şartlar karşısında bile farklı tepkiler vermelerine yol açabiliyor. Arjantinden ders alalım ama hemen peşin hükümlere sıçramayalım. oulagay@milliyet.com.tr "Arjantinin başına gelenleri düşünerek" yazdığı bir notu gönderen Adana Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasunun e - posta mesajı da bu soruyu gündeme getiriyor. Mesajında fiziğin ve matematiğin kuralları olduğu gibi diğer bilimlerin de kuralları olması gerektiğini belirten Sayın Kayasu özetle şöyle diyor: "Ana kural da aynı şartların aynı sonuçları doğurmasıdır..Neticeler bizim isteğimize göre değil, hazırlandığı şartlara göre elde edilir. Yani bizim gayemiz ne olursa olsun fiili durum neticeyi belirler.."