İlk çeyrekteki büyümeyi kaygıyla karşılayanların haklı olarak değindikleri bazı noktalar var. Bunlardan, (1) Ekonomik büyümenin sürdürülebilirliğinin önemini vurgulayan, (2) İç talep artışına dayalı hızlı büyümenin dış açığı da hızla büyüttüğüne dikkat çeken, (3) Ekonominin dış açığı büyürken, kısa vadeli dış kaynakla finanse edilen hızlı büyümenin kalıcı olamayacağı uyarısını yapan, (3) Önümüzdeki dönemde dış açığı finanse etmenin ve dış kaynak girişini sürdürmenin zorlaşabileceğini belirten Faik Öztrak (Milliyet), Ege Cansen (Hürriyet), Abdurrahman Yıldırım (Sabah) gibi yorumcuların kaygılarını büyük ölçüde paylaşıyorum ben de. İlk çeyrekteki büyümenin sonraki çeyreklerde tekrarlanamayacak nitelikte olduğu yolundaki yorumlara da katılmak mümkün. Türkiye ekonomisindeki büyüme bu yılın ilk çeyreğinde adeta bir patlamaya dönüştü. İç ekonomideki büyümeyi yansıtan GSYİHnın % 10.2, dış alemin etkisini de içeren GSMHnın % 12.4 gibi beklenenin çok üstünde oranlarda arttığının açıklanması farklı yorumlara yol açtı. Benim okuduğum yorumcular arasında, büyümedeki bu çarpıcı sıçramayı kaygı ve ihtiyatla karşılayanların sayısı, memnuniyetle ve övgüyle karşılayanlardan fazlaydı. Ekonomimizin bu yılın ilk çeyreğindeki büyüme performansı karşısında benim tepkimi en iyi yansıtan yorumu ise değerli dostum Seyfettin Gürsel yaptı Vatandaki köşesinde ve yazısına "Muhteşem!" diye başlık attı. Evet bence de muhteşem bu büyüme. Muhteşem, çünkü bu büyümeyi gerçekleştiren, yatırımları sıçratan (ilk çeyrekte özel sektördeki reel yatırım artışı % 60.6), üretimi arttıran, ihracatta yeni rekorlar kıran ve tüm bu aktivitenin (şu ya da bu şekilde) finansmanını sağlayan özel sektörümüz, bütün bunları: Bürokratik engellemelerin caydırıcı etkilerinin sürdüğü,Mevcut yapıdan yarar sağlayan kesimlerin yapısal değişime direndiği,Tarım kesimindeki yapısal sorunların aşılamadığı,Yabancı yatırım sermayesinin henüz beklemede olduğu,Devletin büyümeyi destekleyecek altyapılara ve kamu mallarına - hizmetlerine gerekli yatırımları yapamadığı,Orta ve uzun vadeli bir büyüme - gelişme vizyonunun ortaya konamadığı,Banka sisteminin reel ekonomiyi finanse etmede büyük ölçüde yetersiz kaldığı,Reel faizlerin hâlâ yüksek ve yatırım kredisi bulmanın neredeyse olanaksız olduğu bir ortamda gerçekleştirmiş. "Muhteşem" büyüme Neye güvenerek yapmış bunu bizim özel sektörümüz? Siyasi istikrarın süreceğine, hükümetin vahim hatalar yapmayacağına ve biraz da Avrupa Birliği (AB) yolunda ilerlemenin süreceğine inanarak yapmış. Bu ancak bizimki gibi, risk almasını seven, fırsatları kollayan ve göreceli bir istikrar ortamı bulunca işine koyacak dış kaynağı bulunan bir özel sektörün yapabileceği bir şey.Böyle bir özel sektöre sahip olmak bir ülke için büyük bir avantaj. Bir yandan siyasi ve ekonomik istikrarın korunması, diğer yandan yukarda sıraladığımız engelleyici, caydırıcı faktörlerin ortadan kaldırılması ise hükümete düşen görev. Yılın ilk çeyreğindeki muhteşem büyümenin sürdürülebilirliği konusunda belirtilen haklı kaygıları gidermek de hükümete düşüyor kuşkusuz.AKP hükümetinin mayıs ayında finans kesiminde yaşanan çalkantı karşısında gösterdiği aşırı duyarlık, istikrarı korumanın öneminin farkında olduğu umudunu yaratıyor. Ancak asıl sınavın önümüzdeki dönemde verileceği de bir gerçek. oulagay@milliyet.com.tr Özel sektör ve hükümet
Özay Şendir
Ortadoğu’da satranç başka türlü oynanır...
17 Nisan 2024
Güneri Cıvaoğlu
‘Caydırıcı olsun ama tırmandırmasın’
17 Nisan 2024
Didem Özel Tümer
Petrolde hedefe giden yol haritası
17 Nisan 2024
Abbas Güçlü
Değişim şart ama nasıl bir değişim?
17 Nisan 2024
Dilara Koçak
Kalbe iyi gelen beslenme
17 Nisan 2024