Osman Ulagay

Osman Ulagay

oulagay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Biz Türkiyede çok sık kullanmaya alıştığımız kriz sözcüğünü artık pek duymak istemiyoruz, zaman zaman bu sözcüğü kullananlara tepki bile gösteriyoruz ama ne yazık ki bu sözcük hala dünyanın gündeminde. Yanlış anlaşılmasın, Davosta Türkiyenin yeni bir krize gireceğini söyleyene rastlamadım şu ana kadar fakat bu, kriz sözcüğünü unutabileceğimiz anlamına da gelmiyor. Aslında dünya ekonomisindeki gelişmelere pembe gözlüklerle bakanların dışında herkes, şu anda yaşanmakta olan gelişmelerin sürdürülemez nitelikte olduğunu görüyor ve kırılma noktasına gelindiğinde krizlerle karşılaşmanın kaçınılmaz olabileceğini düşünüyor. Dünya ekonomisinin iki lokomotifi konumundaki ABD ve Çinde krize yol açabilecek gelişmelerin yaşanabileceği ülkeler arasında sayılıyor. Önceki akşam katıldığım yemekli oturumda, Yükselen Pazarlarda Yeni Bir Krizi Beklerken başlığı altında yapılan tartışmalara CHP İstanbul milletvekili Kemal Derviş de katıldı. Derviş, finans piyasalarında sıkça rastlanan sürü davranışının yeni krizlere yol açabileceğini ve yükselen pazarlar diye nitelenen Türkiye gibi ülkelerin yüksek borçluluk oranlarının bu ülkeleri yeni krizlere sürükleyebileceğini söyledi. IMFnin yaptığı değerlendirmeye göre, sürdürülebilir borçluluk oranı (kamu borcu / GSYİH oranı) % 25iken yükselen pazar kategorisindeki ülkelerde bu oranın ortalama olarak % 70 olduğunu belirten Derviş bu düzeyde bir borçluluk oranıyla yaşamanın zorluklarını vurguladı.Oturumu yönlendiren Sunday Times gazetesi ekonomi editörü David Smithin sorusu üzerine Türkiyedeki durumu anlatan Derviş, Türkiyenin 2001 krizindeki banka çöküşleri sonrasında % 94e kadar çıkan borçluluk oranının şimdi % 70lere çekilebildiğini ve krizden çıkışın umulandan çabuk gerçekleştiğini belirtti. Bu süreçte ağır bir toplumsal bedel ödendiğini, reel ücretlerde ciddi düşüşler yaşandığını ve gelir dağılımının olumsuz etkilendiğini vurgulayan Derviş, Türkiye gibi % 70lerdeki bir borçluluk oranıyla yaşayan hiçbir ülkenin kendini güvencede hissedemeyeceğini ifade etti. Dervişin kriz analizi Davosta Türkiye ile ilgili olarak en sık sorulan soru Kemal Dervişe de soruldu, Türkiye ekonomisi şimdi olumlu gelişmelere sahne oluyor ama bu devam edebilir mi? sorusunu yanıtlaması istendi. Derviş, 2001 krizinin tetikleyicisi olan sermaye kaçışının 2003 yılında tersine döndüğünü ve 10 milyar dolarlık sermaye girişinin TLnin değerlenmesinde başrolü oynadığını söyledi. İç talebin de giderek canlandığını ve büyümeye katkıda bulunduğunu belirten Derviş, "Türkiyedeki program büyük ölçüde başarılı oldu ama zaferi kazandık demek için henüz erken" dedi.Kemal Derviş, Türkiye gibi borçluluk oranı % 70leri bulan ülkelerin yükünü azaltmak için mutlaka bir şeyler yapılmasını ve bu soruna küresel boyutta bir çözüm üretilmesini istedi. Türkiye şu anda iyi ama... Halen Harvard Üniversitesi Uluslararası Kalkınma Merkezi Direktörü olan, IMFnin eski başekonomi danışmanı Kenneth Rogoff da önümüzdeki 2 - 3 yıl içinde 2 - 3 "yükselen pazar" ülkesinde yeni bir kriz yaşanması olasılığının % 100 olduğunu ileri sürdü. Borçluluk oranı yüksek olan ülkeler için bir çözüm üretmeninin gerekli olduğuna inandığını ancak mevcut sistemi değiştirmenin de çok zor olduğunu vurguladı. "Bu ülkelerin dış borçlarını yeniden yapılandırmaları aslında gerekli ama hiçbir hükümet bunu kolay kolay göze alamaz" diyen Rogoff, "krizlerin anasının" ise ABD ekonomisinden kaynaklanabileceğini söyledi.IMF karşıtı söylemiyle Rogoffun eleştiri oklarına hedef olmuş olan Nobel ödüllü ünlü ekonomist Joseph Stiglitz ise Irakın borçlarını yeniden yapılandırma girişimlerinin diğer yeniden yapılandırma operasyonlarını gündeme getirmek için bir fırsat yaratabileceğini belirtti. oulagay@milliyet.com.tr Yeni krizler kaçınılmaz