Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

FİLMDİ, GERÇEK OLDU
Siyasete meraklı olan, geçmişi hatırlayan kuşaklar Truman Doktrini’ni bilirler. Soğuk savaşın başlangıcı kabul edilir, 1947 yılında ABD Başkanı tarafından açıklanmıştır.
Genç kuşaklar ise “Truman” deyince, ‘Truman Show’ filmini hatırlarlar.
Televizyon dünyasına oldukça ağır eleştiriler getiren, üç dalda Oscar adayı olmuş bir yapımdır.
Hiç haberi olmadığı halde tüm hayatı 24 saat boyunca, kesintisiz olarak yayınlanan, Truman Burbank adında bir adamın hikayesini anlatır. Annesini toprağa verdikten saatler sonra sosyal medyada açıklama yapmak durumunda kalan Deniz Akkaya’nın durumunu hatırlattı bana bu film.
FİLMDİ, GERÇEK OLDU
Acısını yaşamak yerine, “Neden paylaşımda bulunmadın?” diye sitem edenlere, meram anlatmaya çalışmak garip gelebilir size...
Ama asıl garip olan, acısı bu kadar taze bir insanı açıklama yapmak zorunda bırakan halimiz, zamansız ve gereksiz sitemlerimiz.
Annesini yitiren birine, gerekçesi ne olursa olsun sitem edilmez...
Sadece takipçisi olmak, katıksız bir acı yaşayan birine, hesap sorma hakkını da vermez kimseye.
İnsanlık, sosyal medya ekranında ağlayan surat emojisi yapmak için bekleyenleri mutlaka yenecek ama önce insan olduğumuzu hatırlamamız lazım...

İyi ki varsın Simge!

FİLMDİ, GERÇEK OLDU
Tekrar etmek doğru olmadığı için yazmayacağım ama özel hayatıyla ilgili bir iftiraya uğramış Simge Sağın.
Mahkemeye vermiş iftira atan kişiyi.
İstese iyi ya da kötü bir tazminat alır, kimse de sesini çıkaramazdı.
Bunun yerine, iftira sahibinden, Tohum Otizm Vakfı’na dört tekerlekli sandalye bağışlaması ve bir daha yalan haber yapmaması şartını sürmüş. Kabul edilince de, davasını geri çekmiş.
Güzel ve özledi-ğimiz hareketler bunlar...

Bu da yobazlık
Barbaros Şansal’ın düşünceleri nedeniyle, şiddet görmesini çok eleştirmiş biriyim.
Gördüğü şiddete karşı çıkmış olmam, onun saçmalıklarını eleştirmeme engel değil ama...
Mesela, pazar günü paylaştığı rakı sofrası fotoğrafı ve üzerine “Belçika, Brüksel için okundu” yazması ve alt kısmı da “Okudum, üfledim, içtim” diye bitirmesi...
Ne gereği var insanların inançlarını aşağılamaya, onlarla dalga geçmeye?
Laikliği, Ramazan dahil, istediğin zaman içki içme özgürlüğü olarak sunmak, aslında savunduğun fikre zarar vermek değil mi? Türk Dil Kurumu, “Yobaz” kelimesini “Kaba, saba, inceliksiz” diye tanımlamış.
Bu paylaşım da resimli örneği olmuş bu tanımın.

Rezil de eder, vezir de...
FİLMDİ, GERÇEK OLDU
Yıldız Tilbe, sosyal medya hesabında konser takvimini paylaşmak isterken, konserlerden alacağı ücretleri de paylaşmış yanlışlıkla.
Şarkıcının kazandığı parayı vatandaşların öğrenmiş olması büyük bir sorun değil.
“Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar” misali, iki gün konuşur, sonra unuturuz.
Ancak o yanlış paylaşım, şarkıcı açısından sıkıntılı sonuçlar doğurabilir.
Mesela, geçmişte aldığı ücretin olduğu bölüm, vergi beyanı farklıysa sorun yaratabilir, bundan sonraki konserlerin beyanları da takip edilecektir.
İşletmeler açısından bakınca da, bir yerde X fiyata verilen bir konser, başka yerde 2X fiyata veriliyorsa, sorun olabilir.
Düşük fiyatları gören işletme sahipleri, “Madem bu fiyata verilebiliyor, o zaman indirim yapın” diyebilir.
“Sosyal medya insanı rezil de, eder vezir de” sözünü duymayan kalmadı belki ama unutmayalım ki, belki bir kere vezir eder ama genellikle rezil eder.

Yazar ama okumaz
Türkiye’de işsizlik ya da enflasyondan daha kötü olan başka şeyler de var.
Mesela, hatanın ya da saçmalamanın bir yaptırımı yok Türkiye’de.
Geçtiğimiz sene, 24 Haziran seçimleri öncesinde, “CHP’nin kazanacağı yerlere uçucu mühür göndermişler” diye yazan birisi vardı. Normal şartlarda, bir daha yazamaması, hatta seçim lafını ağzına almaması gerekir değil mi?
Yok, öyle olmuyor bizim memlekette! Bu ‘seçkin’ kişilik şimdi de 23 Haziran seçimlerine dair komplo teorilerini paylaşıyor.
Yazar ama okumaz, yorum yapar ama bilmez, konuşur ama asla dinlemez insanlar devri düştü bizim payımıza.
Can Yücel mısrası gibi, “Ne kadar rezil olursak o kadar iyi” diye düşünenler devri yani...