Özay Şendir

Özay Şendir

ozay.sendir@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Haberi ilk gördüğümde “İşte kontrolsüz bir kıskançlık örneği daha” dedim içimden bilmiş bilmiş. Herhalde eşinin Nejat İşler’le fotoğraf çektirmesini kıskandı ve ardından saldırdı diye teşhisi de koydum. Meğer durum tam tersiymiş. Oyuncu, yanına gelen kadın hayranının fotoğraf çektirme talebini reddetmiş, buna sinirlenen koca da “Vay sen benim karımı nasıl üzersin?” diye İşler’e saldırıp, hastanelik etmiş.
Sadece Nejat İşler değil, bir sürü ünlü, toplum içerisinde hayranlarından gelen fotoğraf çektirme talebiyle karşı karşıya kalıyor. O fotoğraflar da anı olsun diye değil, sosyal medyada paylaşılsın, eşe dosta hava atılsın diye çektiriliyor. Peki ünlüler neden “Hayır” diyor birlikte fotoğraf çektirme taleplerine hiç düşündünüz mü? ‘Muhteşem Yüzyıl’ın ilgi gördüğü dönemde, Halit Ergenç’in gözümün önünde yaşadığı bir olayı anlatayım size...

Haberin Devamı

YOK DEVENİN PABUCU


Ünlü alışveriş merkezlerinden birinde, çocukların oyun oynadığı alanda gördüm Ergenç’i. Oğlunun oyunlara katılışını, ilk sosyalleşme çabalarına, izliyordu yeterli mesafedeki bir uzaklıktan.
Sağ yanımda da 5-6 tane genç kadın vardı, birbirlerine önce “Gördün mü?” dediler. Sonra içlerinden biri, elinde telefonu Ergenç’in yanına gitti, fotoğraf çektirmek istedi, oyuncuysa prensipleri gereği bu teklifi kabul edemeyeceğini söyledi. Önce biraz ısrar etti genç hanım, sonra istediği olmadığı için mutsuz bir halde arkadaşlarının yanına döndü, “Amma burnu büyükmüş” falan diye salladı, az önce hayran olduğu adama. Diğerleri de telefonlarını çantalarına koyup, yürüyüp gittiler. Oysa biraz empati duyguları olsa, orada çekilecek bir kare fotoğrafın, belki 100 belki bin kareye dönebileceğini düşünebilirlerdi. Biraz daha yargılamadan baksalar, oğlunu bir bir alışveriş merkezinin oyun alanında belirli bir mesafeden izleyen babanın dikkatinin dağılmasını kabul etmeyeceğini fark edebilirlerdi.

Bu ülkede, bir ünlü, “Vay karımla fotoğraf çektirmedin!” diye kontrolsüz bir eş tarafından darp edildi. Sevgiden nefrete ne çabuk geçebiliyor insanlar, ne hastalıklı bir durum bu...

Haberin Devamı

İstanbul’un en komik tabelası

YOK DEVENİN PABUCU

Zekeriyaköy’e inen dik ve virajlı bir yokuş vardır, bir sürü ölümlü kaza yaşandı orada, görmeseniz de duymuşsunuzdur mutlaka. O yokuşun başlangıç noktasına devlet kocaman bir tabela astı, ‘Otobüs ve kamyon giremez’ diye. Bu dev tabela sadece güzel görünmekle kalmıyor, aynı zamanda insanları güldürmek gibi bir işlevi de var. İnsanlar gülüyor, zira hemen her 10 dakikada bir, ya bir otobüs ya dev hafriyat kamyonu ya da denge açısından daha problemli su tankerleri giriyorlar o dik ve virajlı yokuşa. Ve ellerini kollarını sağlayarak, aşağıya iniyorlar.
Tek bir denetim olmadığı, kanun nizam tanımayanlara dokunulmadığı için de o tabela gece üzerindeki fosforla aydınlatmaya gündüzleri de insanları eğlendirmeye yarıyor. Bir taşla iki kuş yani...

KOYUN CAN KASAP ET DERDİNDE

YOK DEVENİN PABUCU

Bir mağarada günlerce mahsur kalan 12 Taylandlı küçük futbolcu ve antrenörlerinin kurtarıldığı operasyonun belgeseli var bu gece D-Max kanalında... Aslında sadece operasyonun değil, çocukların oraya neden gittiğinden tutun da, iki hafta nasıl beslendikleri, aile fertleri, yaşamları ve kurtarma operasyonun tüm detayları, kurtarıcı dalgıçların anlattıkları da olacak programda. Koyun can derinde, kasap et diye düşünmedim değil ama günümüz televizyonculuğu böyle işte.
Kimse hikayenin bitmesini beklemiyor, canlandırma yapmıyor, olay duyulduğu an çalışmaya başlıyor ve devam ederken de kameralar kayıtta oluyor. 10 Temmuz’da biten bir kurtarma operasyonun belgeselini 20 Temmuz’da Türkiye’de seyrediyoruz artık. Bu kadar hız, iyi mi kötü mü bilemedim...

Haberin Devamı

UCUZ TATİLİN YOLU NEREDEN GEÇİYOR?

YOK DEVENİN PABUCU

Geçtiğimiz çarşamba günü İngiltere’nin en ünlü bulvar gazetesi The Sun’ın internet sayfalarında dolaşıyordum. Turizm bölümünde, son dakika rezervasyonları ve indirim oranlarına dair bir haber gördüm. Türkiye’den yüzde 70, başka ülkelerden de yüzde 40 civarında indirim olduğundan söz ediliyordu. Haberin içine girip baktım, Fethiye’de bir otel için kahvaltı için yedi gece konaklama, Londra’dan uçak bileti ve transfer dahil verilen fiyat 180 sterlin yani bin 80 TL civarında.
Aynı otele Türkiye’den bir turist olarak gitsem ne öderim diye rezervasyon sitelerine baktım. Otelin aynı tarih diliminde, yedi değil, dört gecelik fiyatı, bin 455 TL. Sonra uçak fiyatlarına baktım, Dalaman’a otele gündüz saatlerinde girebileceğiniz bir uçuşun masrafı 600-700 TL arasında değişiyor. Ancak gecenin bir körü inerseniz 350 TL de verebilirsiniz.
Sonuç mu? Aynı gün Londra’dan uçağa binip, Dalaman’a inip, otele transfer olup, yedi gece kalıp, Londra’ya dönmenin maliyeti bin 80 TL. İstanbul’dan aynı gün uçağa binip, transfer hariç, dört gece otelde konaklamanın bedeliysa yaklaşık 2 bin 100 TL. Bir İngiliz, Türkiye’de hem üç gece daha fazla kalıp, hem de yarı yarıya para ödeyerek tatil yapıyor. İyi iş vallahi...

KADINLAR KAZANIR...

YOK DEVENİN PABUCU

İran’da önü açık ve düğmesiz mantoların satışı yasaklanmış, böyle palto üreten firmalara da meslekten bir yıl men cezası verileceği açıklanmıştı. Yasağın bir işe yaramadığı, hatta kadınların kıyafetlerine ahlak polisinin karışmasının fayda değil zarar verdiğini itiraf etti İran Başsavcısı. Türkiye’den bakınca, bize biraz garip gelse bile Orta Doğu’da kadınlar artık araba kullanabiliyor ya da diledikleri mantoyu giyebiliyor. Beş yıl önce kimsenin aklına gelmezdi bu ihtimaller ve beş yıl sonra kadınların çok daha fazla hak elde ettiklerini göreceğiz.