Yazarlar Pankartların dili

Pankartların dili

31.10.1997 - 00:00 | Son Güncellenme:

Pankartların dili

Pankartların dili

Yavuz DONAT

KRALKIZI, Dicle (Diyarbakır) ilçemizin hemen bitişiğindeki bir baraj.
Geçen cumartesi barajın su tutma töreninde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan (Cumhur Ersümer) konuşurken biz "başka bir konuyla" meşguldük.
Pankartlarla...
"İki çeşit" pankart vardır.
Biri "düzgündür... Sanki tek elden çıkmış gibidir... Kartonu iyidir... Kartonu tutan sopa da tertemiz."
Diğeri ise "eciş, bücüştür."
Bazen "bir kutunun kartonuna" yazılmıştır.
Bazen de "yamalı" bir kartona... Kartonun yarısı beyaz, diğer yarısı solmuş, sararmış... İki karton, bir bantla yapıştırılmış.
Pankartın sopası, "bir ağaç dalı."
Kralkızı'nda tören başladı, saygı duruşu, İstiklal Marşı, konuşmalar...
Ve biz de "başladık pankart okumaya."
Görelim, bakalım, neler okuduk?
* * *
DEMİREL'e "beni oku" diye hayli yakın duran bir pankart:
* Mağduruz Baba. İstimlak paramız ödensin.
Törende, solumuzda eski Bakan, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Dr. Vefa tanır, sağımızda Sanayi Bakanı Yalım Erez var.
Diyoruz ki "hem adamın arsası istimlak edilmiş, hem parası ödenmiyor. Bu nasıl iş?"
Bu sırada Devlet Bakanı Eyüp Aşık'ın "rahatsız olduğunu" hissediyoruz.
Bizi rahatsız eden pankart, Eyüp Bey'in de dikkatini çekiyor.
Aşık, önce "pankartçıların" yanına gidiyor, "bir şeyler" söylüyor, sonra da söylediklerini bize tekrarlıyor:
- Yılbaşına kadar ödenecek. Adamlar yerden göğe kadar haklılar.
* * *
KRALKIZI Barajı'nın bitişiğinde Çayköyü var.
Meşedibi, Söğütalan köyleri var.
Az ötede Dicle var.
Pankartlar, onların pankartları:
* Boş kadroların dağıtılmasını istiyoruz.
* Verilen sözlerin tutulmasını istiyoruz.
* İş istiyoruz.
* Barajlar, işçilerin eseri. Baraj bitti, işsiz kalıyoruz.
* Ekmeğimize el uzatılmasın. İmza: Geçici işçiler.
* Baba, biz evlatlarına iş.
* Sosyal devletin kanayan yarası: İşsizlik.
Varsa işsizlik, yoksa işsizlik.
"Başka pankart" yok gibi.
* * *
DOKTOR Vefa Tanır "neyle meşgul olduğumuzu" biliyor.
Ve Başbakan kürsüdeyken, kolumuzu dürtüyor:
- Bak, "farklı bir pankart" var.
İşaret ettiği yere bakıyoruz.
Evet değişik bir pankart:
Özelleştirmeye hayır.
Dağın başındaki bu adamın özelleştirme ile ne işi var?
Bu pankart da neyin nesi?
Yalım Erez kulağımıza eğiliyor:
- O pankartı, o işçinin eline "sendika" vermiş.
- Neden vermiş?
- Enerji santralları özelleştiriliyor ya... İşçiler "ya bizi işten atarlarsa" diye korkuyorlar.
Eğer işçiye "merak etme, ekmeğinle oynanmayacak" denilse, özelleştirme için "davul, zurna bile" çalınacak.
* * *
YİNE "farklı" bir pankart:
Çocuğumu okutmak istiyorum.
Devletin eğitime verdiği önem ortada.
Diyarbakır'daki yöneticiler de bu konuda seferberlik ilan etmiş durumda.
Öyleyse "bu köylünün" sorunu ne?
Kalkıyoruz, yanına gidiyoruz.
"Okul mu yok" diyoruz.
Yoksa "öğretmen mi?"
Karşımızdaki bir çift göz bize "yardım istercesine" bakıyor:
- İş begim iş. Çocik okiyacak, fekat ben işsiz.
* * *
TÖRENDEN sonra eski bakanlardan Ekrem Ceyhun ile birlikte helikoptere doğru yürüyoruz.
Bir anda, birkaç köylü önümüze çıkıyor.
Ellerinde birer mektup:
- Al bunu, al begim. Al, ver!..
"Ne mektubu"
diyoruz.
Yanıt:
- İş istirek.
İyi de, biz bu mektupları ne yapacağız?
Köylüler:
- Buba'ya ver!.. Mesgut bege ver... Ha gurban...
"Siz verin"
diyoruz:
- Bakın, oradalar.
Yanıtımız onları incitiyor.
Bunun üzerine mektupları alıyor, cebimize koyuyoruz.
* * *
GEÇEN hafta Güneydoğu'daydık.
Bölgenin "birinci sorunu" işsizlik.
"İkinci sorun" yine işsizlik.
"Terörün gıdası nedir" diyecek olursanız...
O da işsizlik.
Dileriz ki "şok teşvikler" ve hükümetin "Güneydoğu açılımları" başarılı olsun, bölgeye yatırım gitsin.




Yazara Email Y.Donat@milliyet.com.tr