‘İhtiyaç’ aşkı öldürür mü?

Bir başkasına ‘ihtiyaç duymak’tan deli gibi korkuyoruz. Birine bağlanmaktan, onsuz yaşayamamaktan da... Oysa hayat bunu kabul edince başlıyor, ıskalıyoruz

Her ismini duyduğunuzda gülümsediğiniz, saatlerce hakkında sohbet edebileceğiniz ve “Senin için hayatın anlamı nedir?” gibi çoğu zaman sessizliği bölmek için sorulan, ultra klişe sorulara cevap olarak birçok sahnesini gösterebileceğiniz filmleriniz vardır eminim. izlediğiniz an “Bunun DVD’sini almam lazım” deyip o DVD’yi başucu kitabı haline getirdiğiniz filmlerden bahsediyorum. En sevdiklerinizden, unutamadıklarınızdan...
Benim listem epey kabarık. Üniversitede sinema-TV okuyup, ileride başarılı(!) bir film eleştirmeni olacağımı zannetmemin de etkisi büyük tabii. Oldukça geniş bir VHS ve DVD koleksiyonum var. (VHS insanın yaşını nasıl da ele veriyor değil mi? Neyse...)
Bugün o listede ilk beşte yer alan, normalde pek tarzım olmayan bir filmden, daha doğrusu orada geçen kısacık, basit ama bıçak gibi keskin bir cümleden bahsetmek istiyorum.
Efendim, filmimiz ‘Closer’ yani Jude Law, Natalie Portman, Julia Roberts ve Cliwe Owen’ın oynadıkları, ülkemizde yakın bir zamanda tiyatro oyunu olarak da sahnelenen ve bence kadın-erkek ilişkileri hakkında gelmiş geçmiş en ‘gerçekçi’ film.
Burada tüm hikâyeyi anlatıp izlememiş olanları hüsrana uğratmaya gerek yok. Özete geçelim: Erkeğimiz uzun yıllardır birlikte olduğu kadını terk ediyor, bir başkası için. Ederken de ona neden diğer kadını tercih ettiğini bu cümle ile açıklıyor: “Ona aşığım çünkü bana ihtiyacı yok.” Kendi kendinize sorun; size ihtiyaç duyan, hayatını siz olmadan devam ettiremeyeceğini hissettiğiniz birine âşık olabilir misiniz? başlarda olursunuz elbet, malum bu biraz hormonlarla ilgili bir vaziyet ama aradaki ‘elektrik’ durulduktan sonra yani ‘tutku’ biraz hafifleyince de o kişiyle yolculuğa devam eder misiniz?

Ben denedim, oldu!
Sevgilime ilişkimizin başlarında en sık ettiğim cümle “Beni bırakırsan kendimi öldürürüm”dü. Çünkü aynen öyle hissediyor, hayatımdan çekip giderse nefes almanın bir anlamı kalmayacağını, onsuz var olmamın bir nedeni olmadığını düşünüyordum.
Bunu kime anlatsam “Nasıl kendini bu kadar kötü bir duruma sokarsın?” dedi. “Sırf bu ‘zavallılığın’ yüzünden terk edecek” diyenler de oldu. Umursamadım, hâlâ da umursamıyorum.
Bugün geriye dönüp baktığımda içim çok rahat. Çünkü şu an yanımda uyuklayan adam onu ilk gördüğüm andan itibaren yaşamak, gülmek, nefes almak, bazen sadece öylece durmak için bile ona deli gibi ihtiyaç duyduğumu biliyor.
Diyeceğim o ki sevgili okur hani kişisel gelişim kitaplarında hep okuyoruz ya “İçinizden geleni yapın”, “Hissettiklerinizi korkmadan söyleyin” diye. Doğru! Valla da billa da doğru!
Bırakın hesabı kitabı, bırakın o dergilerde kadın-erkek ilişkileri için verilen tüyoları, “Ben ölsem aramam önce o arasın”ları, “O bana ne hediye aldı ki ben ona alacakmışım”ları...
Canınız ne istiyorsa onu yapın. Onsuz yaşamak imkânsız mı görünüyor, söyleyin. Korkmadan. İnanın bana oluyor, hayat birine gerçekten ihtiyaç duyduğunuz ve o da bu sorumluluğu ‘aşkla’ üstlendiği zaman güzel.

Haberin Devamı