SiLiVRi’DEKi ZOR ‘MÜCADELEMiZ’

‘Yeni Bir Hayat’ isimli yarışma, yakında başlıyor. İzlerken toplum olarak bol bol kendimizi sorgulayıp utanacağız. En azından ben öyle umuyorum!

SiLiVRi’DEKi ZOR ‘MÜCADELEMiZ’

“Yüzün çok güzel, zayıflasana” ya da daha sevimsiz versiyonunu söyleyeyim: “Aslında güzel bir kızsın biraz kilo versen...” Bu cümleleri ve benzerlerini hayatımın uzunca bir bölümünde sanırım hemen her gün işittim.
13 yaşından itibaren hızla ve istikrarlı bir şekilde (İstikrarlı davranabildiğim ilk ve tek konunun bu olması da ayrı bir meseledir) kilo almaya başladım. Tartıda önce 70’leri sonra 90’ları en son da üç haneli kiloları gördüm. Boyum 1.67 yani boydan kurtarma şansım da yok. Kısacası obez olmak nedir, bilirim.
Dün hafta sonu eklerinde yakında Star TV’de başlayacak ‘Yeni Bir Hayat’ isimli yarışmaya katılan arkadaşlarla yaptığım kısa röportajlar yayımlandı. Sanırım bugüne kadar yaptığım en zor işti. Birçok kez tuvalet ve sigara bahanesiyle kaçıp ‘ağlama molası’ verdim. Hâlâ da tam olarak toparlanmış değilim. Onlarla konuşurken insanoğlunun ne derece acımasız olduğunu bir kez daha iliklerime kadar hissettim. Tam 14 yarışmacı var. Hepsinin hikayesi farklı, kimi kardeşi olunca annesini kıskanıp yemeye başlamış, kimi pastane açtıktan sonra baklavalara dayanamamış.

Haberin Devamı

“Sokakta elimi tutma, insanlar bakıyor”
Neden şişman oldukları mühim değil, mühim ondan sonra yaşananlar. Öz abinizin midesi bulanarak size baktığını hayal edin ya da çok değer verdiğiniz birinin sizden utandığını. Tahmin edebileceğiniz üzere, bu iki örnek de birebir yaşanmış. Kız kardeşinin kalın bacaklarını süzen abi “Seninle birlikte olanları anlamıyorum. Neyini seviyorlar, yağlarını mı?” demiş. Uğruna tonlarca gözyaşı dökülen, maddi durumu pek yerinde olmadığı için mütemadiyen hediyelere boğulan sevgilinin repliğiyse şuymuş: “Sokakta elimi tutma, insanlar bakıyor.”
Geçen haftaki yazımın son cümlesi şuydu: “Her canlı sevdiklerinin yanında ölmeyi hak eder. Bu, insan olsa bile!” Şu an bu cümleden pek emin değilim. Belki de kimi ‘insan’ların yapayalnız kalmaları, son yolculuklarına çıkarken bile bomboş duvarlara bakıp, kendi kendilerine konuşmaları gerek. Ne dersiniz?
İşte tam da bu yüzden Silivri’deki çiftlikte siz bu satırları okurken kan ter içinde koşturan, her sabah tartıya çıkarken ecel terleri döken, annelerine, babalarına hatta küçük kızlarına biraz daha güzel biraz daha ‘normal’ görünmek için çabalayan o insanları desteklememiz lazım. Çünkü ‘insan’ olarak bunu onlara borçluyuz.

Haberin Devamı