Prof. Dr. Erdinç Yeldan

Prof. Dr. Erdinç Yeldan

milliyetege@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İktisadi ve sosyal politikaların tamamıyla piyasa koşullarına terk edildiği ve devletin ekonomiye müdahalesinin en aza indirgenmesinin tartışılamaz bir doğru olarak kabul edildiği 1990 sonrası dönem, “tarihin sonu” olarak ilan edilegelmiş idi. Bu dönemde “küreselleşme” adı altında, kalkınma ve sanayileşme politikaları sadece ve sadece kar amacı güden piyasa kararlarına terk edilmişti.

Başlıca amacı kar elde etmek olan uluslararası tekellerin, karın çoklulaştırılmasının önünde durabilecek her türlü engeli, bu arada devletin “kamu yararı” ve “sosyal fayda” gibi kavramlarını; ya da emeğin “güvenceli ve insan onuruna yakışan iş” ve benzeri taleplerini akıldışı ve popülist israf olarak görmesi son derece doğaldı. Aslında çok uluslu tekellerin dar çerçevede kar elde etme amacını temsil eden politikalar, “küreselleşme” kisvesi altında sanki bütün toplumun çıkarınaymış gibi sunulmaktaydı.

Karın çoklulaştırılması bu şekilde sanki toplumun bütünün çıkarını temsil ediyormuş gibi bir anlayış geliştirildi. Sosyal devletin kazanımları teker teker terk edildi; yurttaş, müşteriye; kamu kurumları kar amacıyla çalışan işletmelere dönüştürüldü. Kalkınma kavramının yerine, “yükselen piyasa” getirildi; sanayi yatırımlarının ve ulusal refahın yerini, borsa-faiz-döviz üçgeninde paradan para kazanmayı amaç edinen spekülatif finans oyunları aldı. Uluslararası ilişkiler, artık “kumarhane kapitalizmi”nin spekülasyon hesaplarına dönüştürüldü.

Bu dönüşümler ile birlikte üniversiteler de dönüşüme uğradı. Üniversiteler, bilimin, sanatın, edebiyatın, felsefenin yeşerdiği özgün kurumlar olmaktan hızla uzaklaştırıldı ve uluslararası finans dünyasının ve ulus ötesi tekellerin stratejik sorunlarına yanıt arayan teknik okullara dönüştürüldü.

Buralarda anlık sorulara gözü kapalı tek tip yanıtlar verebilen mezunlar üretilirken; “pratik-pragmatik” reçeteler giderek üniversite ders müfredatlarının tekdüze konularını oluşturdu. Öğretim üyelerinin bütün bilimsel faaliyetleri ise, “uluslararası hakemli dergilerde yayın yapmaya” indirgenerek, içinde yaşadıkları toplumun sorunlarından giderek uzaklaştırılarak yalnızlığa itildiler.
Ancak 2008/2009 küresel krizi bu inanç ve fetişler dünyasının artık geride kaldığını ve bilimsel gerçeklerin hiç bir kalıba ve önyargıya sığmayacak kadar karmaşık ve çok yönlü olduğunu belgeledi. “Piyasalar herşeyi çözer” inancının yerini, piyasaların kamusal faydayı sağlamak amacıyla denetim ve gözetiminin kaçınılmaz olduğu anlayışı öne çıktı. “Tarihin sonu” ve “alternatifsiz tek doğru” inançlarının yerine, “bilimsel kuşku”, sorgulama, ve bağımsız, özerk bilimsel üretim kavramları yeniden üniversitelerin gündemine taşındı.

Yaşar üniversitesinin en eski fakültesi olan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi de, 21. yüzyılın bu dönüşümlerini öncelikle İzmir’e kazandırmak ve Ege’nin en çağdaş, en üretken ve en “kuşkucu” kurumu olmayı amaçlıyor. Birlik, bilim, başarı kavramlarını sadece bir slogan değil, fakültemizin çalışma anlayışını belirleyen bir araç olarak benimsiyoruz. Bu anlayışın ışığında, eğitim ve bilimsel üretim faaliyetlerimizi şu kıstaslara göre yönlendirmek amacındayız:

l Eğitimin tek düze değil, çok yönlü, sorgulayıcı ve araştırmacı olması;
l Ezberin ve bilgi aktarımına dayalı eğitimin yerine, bağımsız düşünebilen, kuşkulayan, sorgulayan öğretim metodlarının geliştirilmesi;
l Akademik özgürlük ve özgür düşünceye dayalı üniversite yönetimi; öğretim üyelerimizin değerlendirilmesinde evrensel kıstaslardan ve akademik değerlerden başka hiç bir şeye, hiç bir önyargıya bağımlı olunmaması;
l Yaratıcı düşünce, icat ve keşiflerle, özgün araştırmalarla üniversitelerimizin toplum içinde saygın, toplumsal sorunlarımıza bağımsız çözüm önerileri üretebilen, yol gösteren, rehber kurumlar haline dönüştürülmesi;
l Ulusal dilimizin, Türkçe’mizin korunması, geliştirilmesi, başka kültürlere açık ve hoşgörüyle yaklaşan, küresel dünyaya açılan, ama kendi kültürümüzün, dilimizin değerlerini sürdürülebilen genç mezunların yetiştirilmesi;
l Toplum olarak bağımsız, özgür düşüncelerini açıklamaktan çekinmeyen; ancak başkalarının da görüşlerini saygı ve hoşgörüyle karşılayan mezunlar yetiştirebilmemiz;
Bu çerçevede, fakültemizin alt bölümleri kalkınma sorunsalını ön plana çıkarmakta; işletme stratejilerinde “karar alma ve öngörü” yöntemlerini kurgulamakta; uluslararası ilişkilerde sadece küresel siyasi olayları takip etmekle kalmayıp, bunlara uluslararası hukuk ve normlar çerçevesinde analitik çözümler üretebilen; doğaya saygılı ve ileriki nesillere daha yaşanabilir bir dünya sunmayı hedefleyen mezunlar yetiştirmeyi amaç edinmektedir.