Reha Arar

Reha Arar

reha.arar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

"Akdeniz çanağının tarihi ve kültürüyle sosyal hayatı ve tabii ki gastronomisiyle dünyaya nüfuz etmiş, yılın 12 ayı turistle dolu şehri neresidir?" diye sorsanız, cevap her zaman “Roma” olur. Şehrin tarihi izleri halen o kadar güzel korunuyor ki, insan hayranlıkla seyrediyor. En önemlisi başta Avrupalılar olmak üzere herkes, açıkta duran bu tarihi anıtlara ve kolonlara, ne çöp atıyor ne de sigara izmariti... Hatta çimenlerine bile basılmyor. Roma’ya gastronomik olarak baktığımızda, zeytinyağının, sebzenin ve peynirin bazı bölgelerdeyse etin, sahillerde de deniz ürünlerinin ana malzeme olduğunu görüyorsunuz. Ağız tadımıza yakınlığı açısından da galiba en uygun mutfak yine ‘çizme’ninki...

Haberin Devamı

Bu gidişimde rezervasyonumuzu geç yaptığımızdan dolayı, önceden bilmediğim Campo de Fiori bölgesinde kaldık. Çok da iyi etmişiz, başta her gün kurulan, daha çok turistlerin rağbet ettikleri geniş pazar, özellikle yemeklere tat vermek için kullanılan tabi kurutulmuş otlar, en gözde mallardı. Bunun yanında bağırarak satılan taze ve anında sıkılan meyve suyu satıcılarıyla bütün bu manzara, bana çocukluğumda Kuşdili Çayı’nda kurulan salı pazarını hatırlattı.

ROMA’DAN HABERLER...

Nefis lezzetler

Roma’ya gidince tabii ki Aşk Çeşmesi’ne ve hemen yakınında 1800’lerden kalma tarihi bir binada hizmet veren Baccano’ya uğramadan olmaz. Bu restoranın en önemli özelliği (canlı deniz hayvanları) barı, içecekleri ve de makarnaları ama biz başlangıç olarak 48 saat marine edilmiş dana karpaçyo ve hakikaten nefis bir tat olan, özel soslu çiğ enginar salatasını denedik. Ana yemeklerden de 36 ay bekletilmiş parmesan tekerleği içinde, özel tereyağıyla hazırlanan el yapımı taze fettucini, önce gözü sonra da mideyi doyuruyordu.

Bütün bunları yedikten sonra tatlı alamadık ama bence panna cotta ve tiramisu denenebilir. Roma’da nasıl olsa yemekten sonra güzel serin bir havada istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz. Akşam yemeği için adresim, her zamanki gibi Pierluigi oldu. Roma’nın en iyi restoranlarından biri ya da şöyle diyeyim, bizlerin ağız tadına en uygun olanı...

Haberin Devamı

Balık yemek şart!

O akşam deneyimli genç müdür Marco Pacenza ile öncelikle mekanın muazzam mostrasına gittik, iki metrelik akyadan, iri boy canlı ıstakozlara, üç kiloluk mercanlardan çeşit çeşit balıklara ve bilumum deniz ürünlerine kadar her şey mevcuttu. Ne mi seçtik? Muhteşem balık ziyafetinin öncesinde başlangıç olarak barbunya karpaçyo aldık. En hoşuma gideni, aslından çok garnitürü oldu, yapılan karışımda portakal, buffala peyniri ve bezelye, çeri domatesle karıştırılıp yatak olarak kullanılmıştı. Bunları tercih etmezseniz, Maine ıstakozu fettucini veya deniz mahsüllü risotto alabilirsiniz. Ana yemek olarak tabii ki balık yemek şart olduğundan, ben ızgara dil balığı tercih ettim. Yanında sotelenmiş körpe ıspanak filizleri vardı.

En son bir klasik olarak tiramisu tatmak gerekirdi ancak oyumu bu sefer ev yapımı sorbeden yana kullandım.

Roma gibi bir metropolde 80 yıl boyunca aynı misafiri, hatta misafirin torununu ağırlamak ne kadar büyük bir onur diye düşündüm.

Haberin Devamı

ROMA’DAN HABERLER...