Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       AVRUPA Birliği'nin Türkiye'ye adaylık statüsünü vermek ve mali yardımdaki Yunan engelini aşmak konusunda gönderdiği yeni mesajlara Ankara nasıl karşılık verecek? Türk hükümeti bunu yeterli bulup AB ile tekrar diyaloğu kuracak mı? Yoksa Lüksemburg Zirvesi'nden sonraki tavrını sürdürecek mi?
       Türk yetkilileri Brüksel'den gelen sinyalleri olumlu bulmakla beraber, hükümetin şimdilik beklemeyi (bir bakıma eski pozisyonunu korumayı) yeğlediğini söylüyorlar.
       Resmi görüş şudur: AB'nin düzenlediği bir konferans nedeniyle Komisyon'un Türkiye'yi "adaylar" listesine dahil etmesi olumlu bir adım. Bundan sonra (örneğin yeni zirvede) bunun açıkça "tescil edilmesi" gerekiyor.
      
Mali yardım konusunda komisyonun Yunanistan'ı "by - pass" ederek Türkiye'ye 150 milyon ECU ayırması da olumlu bir gelişme. Ama bu, AB'nin Türkiye'ye esas taahhüt ettiği mali destek değil. Bu başka bir şey: Kalkınma Fonu'ndan sağlanacak bir yardım, Türkiye'yi "gelişme halindeki ülkeler" kategorisine sokuyor. Üstelik meblağ da (150 milyon ECU, 3 yıllık bir dönemi kapsıyor) "ahım şahım" bir rakam değil!.. Kaldı ki şimdi komisyonun bu önerisi Konsey'e ve Parlamento'ya sunulacak. Onların ne yapacağını beklemek gerek. Yardımın bu şekli ile kabul edilip edilmeyeceği sonra kararlaştırılacak...
       * * *
       ANKARA'nın bu konuda aceleci değil, ihtiyatlı davranması şaşırtıcı değil tabii. Ancak Türkiye'nin "retçi" bir tavır takınmaması ve AB'nin son iki sinyaline daha esnek bir karşılık vermesi, Ankara ile Brüksel arasındaki buzların erimesine ve yakınlaşma sürecine yeniden girilmesine yol açacaktır.
       Türkiye'nin, Lüksembur zirvesinin kararına karşı net (ve katı) bir tavır alması, hem haklı, hem isabetli bir davranıştı. AB yetkilileri dahi bu kararlı tutum karşısında hatalarını anladı. Şimdi Komisyon'un gösterdiği esneklik açıkçası Ankara'nın o zaman (günümüze dek) sert çıkmasının bir sonucudur.
       Ancak, yeni gelişmeler karşısında, bunun dozajını - yani "ince ayarı" - yeniden düzenlemek gerek. AB'nin attığı son adımları yetersiz bulup bir kenara itmek, yeni adımların atılmasına ve aslında Türkiye'nin isteklerinin veya beklentilerinin karşılanmasına meydan bırakmaz.
       Bundan sonra artık "küsme politikası" yerine AB ile kesilen temasları yeniden başlatacak ve onu yükümlülüklerini yerine getirmeye sevkedecek bir "yakınlaşma stratejisi" uygulamak gerek...
       * * *
       ANTALYA'da, dünkü yazımızda da sözünü ettiğimiz Türkiye - AB toplantılarında, yabancı meslektaşlarımızın, AB yetkililerinin ve üye ülke diplomatlarının ortaya koyduğu bazı görüşleri not etmekte yarar var.
       Bir kere şunu gördük ki, bu çevrelerde Lüksemburg kararının "tarihi bir hata" olduğu artık iyice anlaşılmış bulunuyor. Bu, Türkiye lehinde önemli bir kazanç... Çünkü bu noktadan hareket edilince bu "yanlış"ın acele düzeltilmesi gereği de hissediliyor. AB Komisyonu'ndan gelen son sinyaller - bunu şimdilik tam karşılamasa bile - gene de olumlu ve umut verici bir gelişme sayılıyor.
       Bazı analistler, AB kadar Türkiye'nin de, kendisinden karşı tarafın beklediklerini yerine getirmesi, diğer bir deyişle "ev ödevine" çalışması gerektiğini belirtiyorlar - ki bu da doğrudur.
       Türkiye'nin bu "ev ödevi"ne, siyasal ve ekonomik düzenlemeler (ve tabii bu arada demokratikleşme alanında "reformlar") dahil. Ne var ki, bu konferansta da bir kez daha gördük ki, Türk ve AB tarafı arasında, bilgi eksikliğinden kaynaklanan kalıplaşmış fikirlerin ve kavram farklarının yol açtığı anlaşmazlıklar devam ediyor.
       Bu "frekans farkı" özellikle demokrasi ve insan hakları (ve bu çerçevede "Kürt sorunu" ve "ordunun rolü") gibi hassas konuların tartışması sırasında ortaya çıkıyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Demirel'in açılış konuşması bu bakımdan katılımcılar tarafından bir "klişe" ve bilinen görüşlerin tekrarı olarak görüldü.
       Bununla beraber genel kanaat, AB'nin de, Türkiye'nin de yeni bir yaklaşımla karşılıklı ilişkilerde yeni bir süreç başlatması zamanının artık geldiğidir...




Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr