Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye-AB ilişkilerinin canlan- dırılması için “yeni bir fırsat”tan söz edebilir miyiz?
Bu soru önceki gün Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenen bir toplantıda tartışıldı. Türkiye’nin saygın düşünce kuruluşlarından EDAM’ın “Carnegie Europe” ile birlikte hazırladığı bir raporunun ışığında, AB’nin Ankara’daki eski Büyükelçisi Marc Pierini, AB dönem başkanı Letonya’dan gelen akademisyen Veiko Spolitis ve EDAM Başkanı Sinan Ülgen’den oluşan bir panelde konuyla ilgili görüşlerini dile getirdi.
Aslında konuşmacılar, raporun tespitleri doğrultusunda, Türkiye-AB ilişkilerinin geliştirilmesi için “fırsat zamanı”nın geldiği ve bu fırsatın iyi değerlendirilmesi gerektiği kanısındalar. Gerçi onlar da üyelik müzakerelerinin “tıkanmış olduğu”nu kabul ediyorlar; ancak buna rağmen ilişkileri diğer alanlarda geliştirme fırsatının da bulunduğunu öne sürüyorlar.
Türkiye’nin esas ilgilendiği üyelik müzakereleri süreci neredeyse tıkalı kaldığına göre, ilişkilerde bir kopma olmaması için, bu “paralel yollar”ın canlı tutulmasında yarar var elbet.
Ancak bu ikincil veya paralel yollarda da tam bir uyum ve işbirliği sağlanması şart...
Tam uyum yok
Dış politika alanında arzulanan ölçüde bir uyum ve işbirliği var mı?
Bunun sağlanması için harcanan çabalara rağmen son zamanlarda böyle bir noktaya gelinemediğini görüyoruz.
Hafta başındaki iki yazımızda da belirttiğimiz gibi, Paris’teki terör saldırısı ve onu izleyen olaylar, Ankara ile Avrupa’nın “farklı frekans”larda bulunduğunu ortaya koydu. Daha önce Suriye, IŞİD gibi güncel sorunlar üzerinde de olduğu gibi...
Toplantıda konuşan panelistler de bu tespite katıldılar. Marc Pierini aslında işbirliği fırsatını yaratan dış meselelerde Türkiye ile AB arasındaki “görüşlerde bir örtüşme” görülmediğini belirtti. Bazı katılımcılar da bu farklılıklara değindiler.
Bu arada Türk liderlerinin Avrupa’yı hedef alan bazı söylemlerinin de “uyum” konusunda soru işaretlerine yol açtığı açık.
Örneğin Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun önceki gün Londra’daki bir konuşmasında, geçmişte Osmanlı İmparatorluğu’na yakıştırılan “Avrupa’nın hasta adamı” sıfatını halen AB için kullanması hiç de hoş karşılanmadı.
Marc Pierini bunun talihsiz bir söylem olduğunu belirtti ve Avrupalı liderlerin -yıpratıcı polemiklere girişmemek için- bu beyanı “görmezden geleceğini” söyledi. Letonyalı konuşmacı da AB’nin halen geçirdiği ekonomik sıkıntılara rağmen “hasta adam” olarak nitelendirilmesinin gerçeğe uymadığını ve Avrupa’nın bu krizi atlatıp toparlanacağını belirtti...
Hâlâ umut var
Evet, dış politika ve güvenlik alanında işbirliği Türkiye-AB ilişkilerini canlandırabilecek “fırsat”lardan biri sayılabilir. Ancak bunun sağlanması için iki tarafın da çok daha fazla gayret sarf etmesi ve söylem ve üsluba daha çok dikkat etmesi gerekiyor...
Yabancı panelistlerin vurguladığı bir husus da üyelik müzakerelerindeki tıkanıklığa ve diğer işbirliği alanlarındaki güçlüklere rağmen, iki tarafın da bu beraberliği sürdürmek konusundaki kararlılığının devam etmesidir. Umutları canlı tutan da budur.