Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

AB’nin Türkiye ile ilişkilerden, kendi geleceği ile ilgili kurumsal reformlara kadar, pek çok konuda kafası karışık...
Bu öteden beri süren bir rahatsızlık. Ama son günlerde bu, iyice nüksetmiş görünüyor.
Bunun nedenini, temel bir faktöre indirgemek mümkün: Avrupa Birliği, aslında gerçek anlamda bir Birlik olamadı.
Gerçekten AB, kendi iç bünyesi ile ilgili sorunlar dahil, birçok konuda, bir türlü tek vücut olamıyor; 27 üye ülkeden -ayrıca Komisyon ve Parlamento gibi organlardan- farklı sesler yükseliyor.
“İrlanda krizi”, AB’nin henüz tam bir siyasi bütünleşme aşamasına gelmediğini, açıkça gözlerin önüne serdi. Daha önceki bir yazımızda da belirttiğimiz gibi, AB içinde “Avrupa kimliği” duygusu tam yerleşmedi. İrlanda’daki halkoylaması, Avrupa’da çoğu ülkenin AB entegrasyonu uğruna kendi egemenliğinden ve ulusal kimliğinden fazla bir fedakârlık yapmaya henüz hazır olmadığını ortaya koydu...

Öbürleri de “Hayır” derse...
İlginç olan nokta, AB’nin İrlandalıların “hayır” demesi karşısında ne yapmak gerektiği konusunda da bir görüş birliği içinde olmamasıdır.
Çeşitli opsiyonlar üzerinde her kafadan bir ses çıkıyor. Sonuçta Brüksel’de dün sona eren zirvede, meselenin ekim ayında yapılacak olan bir dahaki zirveye erteleme, yani açıkçası, “işi zamana bırakma” kararı çıktı!
Bu 4 aylık “zaman”, neyi halledecek? Bu süre içinde kriz, biraz da yaz tatilinin rehaveti ile, yatışabilir. Ama ekime kadar İrlandalıların fikir değiştirmesi ve bir referandum denemesi daha yapması mümkün mü? Oldukça şüpheli...
O takdirde İrlanda’ya bazı “istisnalar” tanınması ve diğer üye ülkelerin 1 Ocak’tan itibaren Lizbon Antlaşması’nı hayata geçirmesi söz konusu olabilir mi? Evet, “iki vitesli bir AB”den söz edenler var; ama bu henüz tam olgunlaşmış ve genel kabul görmüş bir tasarı değil.
Kaldı ki, şimdiye kadar Lizbon Antlaşması’nı onaylayan (geçen gün İngiltere ile birlikte) 19 ülkenin dışındaki diğer 7 ülke arasında Çek Cumhuriyeti ve Polonya gibi, “hayır” demeye hazır olanlar da var. Eğer onlar da antlaşmayı onaylamazlarsa, gerçekten AB’nin başı iyice sıkıntıya girmiş olacak!

AKP kapatılırsa...
Gelelim Türkiye ile ilgili karışıklığa.
İrlanda’nın Lizbon sürecini aksatmasının Türkiye’nin AB ile müzakerelerini nasıl etkileyeceği konusunda da farklı sesler geliyor.
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy çok net şekilde “Lizbon yoksa, genişleme de yok” mesajını verdi. 1 Temmuz’dan itibaren AB başkanlığı koltuğuna oturacak olan Fransa’nın bu tutumu, henüz “resmi politika” değil. Nitekim başkaları bu fikre karşı çıkıyor: Şimdiki dönem başkanı Slovenya’nın Başbakanı Janez Jansa İrlanda’nın kararının Türkiye ile müzakere sürecini etkilemeyeceğini açıkça söyledi.
Bir de Türkiye’de “parti kapatma” olasılığı üzerinde de AB’den çelişkili beyanlar geliyor: Dönem başkanı Slovenya’nın Dışişleri Bakanı Dimitri Rupel’e göre bu dava ile müzakere süreci arasında bir bağlantı yok... Ama buna karşılık, Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Hans-Gert Pöttring, açıkça AKP’nin kapatılmasının, ilişkilerde “ciddi sorunlar” yaratacağını söylüyorlar ve hatta bunun müzakere sürecini aksatabileceğini de ima ediyorlar.
Anlaşılan, AB ile müzakere sürecini etkileyecek olan, İrlanda’nın Lizbon Antlaşması ile ilgili kararından çok, Türkiye’nin AKP’yi kapatma davası ile ilgili kararıdır.