Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Türkiye'nin AB adayı olarak kabul edilmesinin ilk yararlı etkisi, bunun toplumda son zamanlarda sönmeye başlayan Avrupa heyecanını yeniden ateşlemiş olmasıdır.
       Helsinki zirvesinin ardından günlerdir Türkiye'de kararın yarattığı sevincin yanı sıra, AB'yi daha iyi tanımak, bundan sonra Türkiye'nin neler yapması gerektiğini öğrenmek hususunda büyük ilgi gösteriliyor. Medya konuyu enine boyuna işliyor, açık oturumlar, konferanslar düzenleniyor...
       Bu arada, konu ile doğrudan veya dolaylı ilgisi olan pek çok konu tartışılıyor. Şimdiye kadar pek değinilmeyen - örneğin televizyonde Kürtçe yayın gibi - konular dahi gündeme geliyor.
       Türkiye'nin, AB ile bağlantılı olsun veya olmasın, iç ve dış sorunlar üzerinde yeni yaklaşımlarla, yeni fikirlerle - ve tabii soğukkanlılıkla - yapılacak bu tür tartışmalara şimdi büyük ihtiyacı var...
       * * *
       ÖNCEKİ gün Ankara'da, Türkiye - AB Derneği'nin düzenlediği "Helsinki Zirvesinin Ardından Türkiye - AB İlişkileri" konulu konferans, özellikle Türkiye'nin adaylıktan tam üyeliğe giden yolda, neler yapması gerektiği hususunda bazı ilginç düşüncelerin ortaya çıkmasına vesile oldu.
       Konferanstaki panelistlerden AB'nin Ankara'daki temsilcisi Büyükelçi Karen Fogg'un belirttiği gibi, Türkiye her şeyden önce "kendisini 13'üncü aday olarak değil, 13 adaydan biri olarak" saymalıdır. Türkiye'nin önünde de, büyük olanaklar vardır. Artık Türkiye, AB'nin 15 üyesi ile birlikte çalışabilecektir.
       Fogg'un tavsiyesi şu: Yapılması gereken işlerin bir öncelik listesini çıkarın. Bir eşgüdüm mekanizması kurun. Reform programını belirleyin... Bu arada tabii AB'nin şimdiye kadar aldığı kararları içeren müktesebatı inceleyin ve en kısa zamanda uyum çalışmalarına başlayın. Bunu yaparken, diğer aday ülkelerin ne yaptığına bakın. Ve bu çalışmaları, devlet kurumlarının yanı sıra, sivil toplum örgütlerinin desteği ile yürütün...
       * * *
       AYNI konferansta, bir Türk uzmanının da tavsiyelerini dinledik. Büyükelçi Uluç Özülker, uzun yıllardan beri dış merkezlerde ve Ankara'da, Türkiye - Avrupa ilişkileri üzerinde çalışan bir diplomat.
       Onun başlıca tavsiyeleri de şöyle: AB ile ilişkilerimizde güven duymalıyız ve sabırlı olmalıyız. Avrupa ile ilgili eski kuşkuları ve korkuları aşmalıyız... AB bir değerler manzumesi ve bir dayanışma sistemidir. Tabii ki temel şartları var. Onunla bütünleşmek için bunlara uymak gerekir. Bu bakımdan Türkiye öncelikle bu alandaki (örneğin demokrasi alanındaki) eksikliklerini veya yetersizliklerini gidermek durumundadır. Bu yönde ev ödevine hemen başlamalıyız... Dış ilişkilerde (örneğin Yunanistan'la ilişkilerde) sadece negatif söz veya olayları değil, olumlu gelişmeleri görelim. Yapıcı olmasını bilelim...
       * * *
       EVET, Türkiye'de şu sırada AB konusunda bir heyecan, hatta bir hırs var. Şimdi marifet, bu duyguları iyi kanalize edip, hedefe doğru hızla gitmektir.
       Yukarıdaki tavsiyelerin bunda yararı olabilir.



Yazara E-Posta: skohen@milliyet.com.tr