Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

"Yakın"laştıran faktör, Türkiyenin Kopenhag kriterlerine uymak konusunda gösterdiği olağanüstü çaba ve AB yöneticilerinin bunu üyelik müzakerelerinin başlatılması için olumlu bir gelişme saymasıdır."Uzak"laştıran neden ise, Kıbrıs sorununun iyice tıkanması ve AB yetkililerinin bu konuda Türk tarafından bekledikleri tutum değişikliğini görmezlerse, bunun 2004 sonunda, Türkiyenin üyelik müzakereleri için bir engel oluşturacağını açıkça söylemesidir.Son günlerde AB merkezinden gelen bu karışık sinyallerden çıkarılabilecek sonuç şu: ABnin yakında yayımlayacağı İlerleme Raporu, Türkiyenin siyasi reformlar alanında kaydettiği "ilerlemeler"e takdir ile değinecek ve üyelik müzakereleri için de umut verici bir mesaj verecek. Ancak bu, ABden 2004 yılı sonunda beklenen kararın olumlu olacağını garanti etmez. Kıbrıs sorunu - çözümlenmediği takdirde - özellikle Güney Kıbrısın üyeliğinin kesinleşeceği Mayıs 2004ten sonra, yolu tıkayan ciddi bir engel olarak ortaya çıkacak...***SON zamanlarda ABnin ağır topları sayılan Schröderden Chiraca ve komisyonun ünlü siması Verheugene kadar pek çok resmi ağızdan, gerçekten Türkiyenin üyeliğe yakınlaştığına dair sevindirici beyanlar duyuldu.Ancak bu güzel sözler arasında Kıbrıs sorununa değinenler, satırlar arasında "bu iş halledilmezse, Türkiyenin üyeliği de tehlikeye girer" mesajını verdiler. Bu, bilinmeyen bir şey değildi, ama son zamanlarda oluşan olumlu havada açıkça pek vurgulanmıyordu. Ta ki, önceki gün Verheugenin CNN Türkteki "Manşet" programında Mehmet Ali Biranda verdiği demece kadar...Verheugen şu uyarılarda bulundu: 1) Çözüm olsun olmasın, Kıbrıs (yani fiilen Güney kesimi) Mayıs 2004te üye olacak. 2) Kıbrıs (Rum yönetimi) Türkiye ile müzakereler konusunda karar verecek olan 25 üyeden biri olacak ve dolayısı ile isterse vetosunu kullanabilecek. 3) Kuzey Kıbrıstaki Türk askeri varlığı "bir AB üyesinin bir aday ülkenin işgali altında" şeklinde değerlendirilecek.Verheugenin ortaya koyduğu tablo bu. Yani Kıbrıs sorunu, Türkiyeyi ABye en yakınlaştığı noktada birdenbire durdurabilecek, hatta onu uzaklaştırabilecek...***BU durum Türkiyenin ve Denktaş yönetiminin - aralık seçimlerini beklemeden - hızla yeni bir strateji oluşturması ve inisiyatifi ele alması zorunluğunu ortaya koyuyor. Bu, işin bizi ilgilendiren yönü...Diğer yönü ise, ABnin bu konudaki sorumluluğu ile ilgili. Kuşkusuz uzlaşma - ve çözüm - olmadığı takdirde, hem adada, hem AB ile ilişkilerde doğacak komplikasyonlar Türkiye - ve de Kıbrıs Türk halkını - büyük sıkıntıya sokacak. Ancak böyle bir durumun AB, ayrıca Kıbrıs Rumları ve Yunanistan için de kritik sonuçlar yaratacağını tahmin etmek zor değil.AB yetkilileri bunun hesabını iyi yapıyor mu? Bölünmüş hali ile Kıbrısı üye almakla çok ciddi bir sorunu da "ithal" edeceğini, ondan sonra adada doğacak gerginlikten sorumlu duruma düşeceğini ve Türkiyeyi de uzaklaştırmakla ABnin gelecekteki stratejik gücünü ve etkinliğini zayıflatacağını düşünüyor mu?Verheugen bir de bu soruları yanıtlasa... skohen@milliyet.com.tr TÜRKİYE, ABye hiç bu kadar yakın, fakat aynı zamanda bu kadar uzak da olmamıştı...