Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bir umut vardı: Cumhur-başkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump’ın telefon görüşmesinde, özellikle “Zeytin Dalı” operasyonundan sonra iki ülkenin Suriye politikalarında ortaya çıkan anlaşmazlık giderilecek ve karşılıklı pozisyonlar yakınlaştırılacaktı...

Bu olmadı. Aksine, görüş ayrılıkları daha belirgin hale geldi; yani makas daha da açıldı...

O kadar ki görüşme konusunda Ankara’da ve Washington’da yapılan yazılı açıklamalarda bile bir uyum sağlanamadı... Beyaz Saray’ın versiyonundaki bazı ifadeler Cumhurbaşkanlığı Külliyesi tarafından yalanlandı!

Haberin Devamı

Bu da Suriye ile ilgili son gelişmelerin Ankara ile Washington arasındaki uçurumun daha da derinleşmiş olduğunu
açıkça ortaya koydu.

Zıt pozisyonlar

Görüşmeyle ilgili açıklamalara ve beyanlara göre, temel konularda karşılıklı pozisyonlar şöyle özetlenebilir:

- Erdoğan, Trump’a “Zeytin Dalı” harekâtının geçerliliğini ve meşruluğunu anlattı, operasyonların YPG terör odaklarını tamamen ortadan kaldırıncaya kadar devam edeceğini belirtti ve ABD’nin bu örgüte sağladığı silah desteğine derhal son vermesini istedi...

- Trump ise TSK’nın Afrin operasyonunun olası olumsuz sonuçlarından endişe duyduğunu söyledi, harekâtın sınırlı tutulmasını, iki tarafın askerlerini karşı karşıya getirecek bir durumun önlenmesini istedi, ABD’ye karşı Türkiye’de yürütülen gerçek dışı ve yıkıcı söylem kampanyasına son verilmesi çağrısında bulundu...

Tehlike çanları

Temel noktalarda çelişen bu pozisyonların pratikte anlamı şudur:

Türkiye Afrin operasyonunu sonuna kadar yürütmek, harekâtı Münbiç’e yöneltmek ve YPG’nin kümelendiği Fırat’ın doğu bölgesine de yaymak kararındadır... Peki, TSK’nın Münbiç’e yönelik bir operasyona girişmesi halinde o bölgeyi koruması altına alan ABD ne yapacak? Türk ve Amerikan askerleri karşı karşıya mı gelecek?

Trump Türkiye’nin bu konuda çok ihtiyatlı olması çağrısında bulundu... Aynı şey, ABD için de söylenebilir...

Kısacası, bu konuda gerçekten iki NATO üyesi arasında ciddi bir çatışma tehlikesi var.

Erdoğan-Trump görüşmesi ne yazık ki bu tehlikeyi bertaraf etmiş değil...

Haberin Devamı

Güven krizi

Ankara’nın Beyaz Saray’ın yazılı açıklamasına gösterdiği tepki öteden beri duyulan güvensizliğin artarak devam ettiğini gösteriyor.

Bu güven bunalımında Trump’ın daha önce verdiği sözlerin yerine getirilmemesinin geniş payı var. Bunun bir nedeni de kuşkusuz ABD yönetiminin çok başlı olmasının yarattığı karmaşadır. Telefonda konuşulanlarla yazılı açıklama metnindeki ifadelerin farklı olması da bu karışıklığın sonucudur.

Bu güvensizlik ortamında ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’un ortaya attığı 30 km derinliğindeki “güvenli hat” fikrinin amacı ve geçerliliği de tartışılıyor.

Bu “hat” kimlerin kontrolünde olacak? Nereleri kapsayacak? PYD’nin “hat” içindeki ve dışındaki varlığı ne olacak?.. Bütün bunlar etraflıca müzakere
edilecek konular.

Aslında bu Türkiye ile ABD arasında yeni bir işbirliği alanı da olabilir. Tabii önce karşılıklı güven kurulursa...