Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yorum Aslında bu tartışma 1 Mart tezkeresinden sonra başladı. Ardından Türkiye'nin ABD'nin Kuzey Irak konusundaki davranışları karşısında düş kırıklığına uğraması, giderek İran ve Suriye'ye yaklaşması, Türk kamuoyunda Amerikan karşıtlığının had noktaya tırmanması gibi gelişmeler, bu tartışmaları daha da kızıştırdı.Şimdi ABD Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi'nin Ermeni soykırım karar tasarısını onaylamasından sonra, Amerikalıların bir süredir kendi kendilerine sordukları bu soru, büsbütün güncellik kazanıyor. Özellikle Kuzey Irak konusunda ABD'nin aktif desteğinden umudunu kesen Türkiye'nin bir sınır ötesi harekâta ciddi şekilde hazırlandığı esnada...Gerçekten şu sırada Türkiye ile ABD iki cephede birden karşı karşıya gelmiş bulunuyor: Biri Kongredeki "hareketlilik" dolayısıyla Ermeni cephesi... Diğeri ise, yönetimin "hareketsizliği" nedeniyle Kuzey Irak cephesi...Aslında bunlar birbirlerinden farklı iki mesele. Ama zamanlamadaki rastlantı, sonuçta ikisini de birbiriyle ilintili hale getirmiş bulunuyor. Bir süreden beri ABD'de resmi çevrelerde ve düşünce kuruluşlarında "Türkiye'yi (bir dost ve müttefik olarak) kaybediyor muyuz?" sorusu tartışılıyor. Komiteden çıkan, Ermeni yanlısı kararın yakında Meclis genel kuruluna gideceği, artık kesin. Meclis Başkanı Nancy Pelosi kararı genel kurulda onaylatmaya kararlı.2005'te Bush yönetimi, komiteden çıkan benzer bir kararın Meclis Genel Kurulu'na gelmesini, o zamanki Cumhuriyetçi Meclis başkanının desteğiyle önleyebilmişti. Bu kez, böyle bir olanak yok. Bush yönetimi gene var gücüyle bunu engellemeye çalışacak. Türkiye de "stratejik kartı"nı oynayarak -ve bu arada ileride yapabileceklerinin bazı somut sinyallerini vererek- Meclis'i etkilemeye çalışacak.Buna rağmen, Temsilciler Meclisi kararı onaylarsa, Türkiye'nin "stratejik gücü"nü göstermekten başka çaresi olmayacak. Misilleme kabilinden atılacak her adım, sadece askeri ve siyasal işbirliğine ağır darbeler vurmakla kalmayacak, aynı zamanda Türkiye'nin artık ABD'ye olan güvenini ve işbirliği isteğini büsbütün yok edecektir.Eğer buna bir de "ikinci cephe"yi eklersek, yani ABD, Kuzey Irak ile ilgili tutumunu eskisi gibi devam ettirirse ve hele bir sınır ötesi operasyona karşı çıkarsa, o zaman Türkiye "ABD'yi (bir dost ve müttefik olarak) kaybetmiş" sayacaktır... Birinci cephe Bush yönetimi şimdiye kadar -genel Irak politikasında olduğu gibi- Kuzey Irak'ta PKK terörüyle mücadele politikasında tam bir başarısızlığa uğramıştır.Aslında Washington'un Kuzey Irak'ta PKK varlığına son vermek yönünde -retorikten başka- bir politikası olduğu da şüpheli. Nitekim kurulan terörle mücadele mekanizmasının uğradığı fiyasko, bunun bir oyalamaca olduğunu ortaya koydu.Şimdi Ankara artık bu işi tek taraflı olarak ele alıp halletmek kararında...Bush yönetiminin şu sırada Kuzey Irak'ta PKK'ya karşı harekete geçmesi, bu alanda Türkiye ile işbirliği yapması mümkün mü? Bu yönde ABD'nin atacağı somut adımlar, ilişkilerin girdiği bu kritik dönemde, Türkiye'nin yanında olduğunu gösterebilir.Aslında Türk diplomasisi, ABD'yi bu yöne sevk etmek için Ermeni yanlısı kararına karşı girişilebilecek misillemeleri, bir koz olarak kullanabilir...Yok, eğer ABD her iki cephede de Türkiye'yi olumsuz hareketleri veya hareketsizliği ile öfkelendirir ve uzaklaştırırsa, Amerikalılar artık "Türkiye'yi kaybediyor muyuz?" yerine "Türkiye'yi neden kaybettik?" sorusunu tartışmak zorunda kalacaktır... skohen@milliyet.com.tr İkinci cephe