Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       TEMSİLCİLER Meclisi Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Benjamin A. Gilman, Irak'ta Saddam rejimine son vermeye yönelik faaliyetler için 25 milyon dolarlık bir ödeneği de içeren bir karar tasarısı sunmaya hazırlanıyor. Amaç, Irak Ulusal Kongresi ve benzeri çeşitli muhalefet gruplarını bir araya getirerek Kuzey Irak'ta Bağdat'taki yönetime karşı bir koalisyonun kurulmasını sağlamaktır. Tasarının öngördüğü önemli bir husus da, Kuzey Irak'ı "uçuşa yasak" (no fly) bölgeden sonra şimdi "kara ulaşımına yasak" (no drive) bölge ilan etmektir. Böylece, Irak askeri birliklerinin bu bölgeye girişleri önlenmiş olacaktır.
       Bu tasarının Türkiye ile bir ilgisi var mı, diye sorabilirsiniz. Evet var. Komitenin kadrosundaki uzmanlardan Mark Kirk'in bize verdiği bilgiye göre, bu "önemli proje"nin gerçekleşmesi için Türkiye'nin katkısı isteniyor. Bu yöndeki çalışmaların ilk aşamasında, bir Kongre heyetinin Kuzey Irak'a gitmesi gerekiyor. Bunun üç yolu var: Türkiye, Suriye ve İran. Kongre'nin tercihi Türkiye yoludur. Nitekim iki hafta önce bu konuda bir girişimde bulunuldu. Ama Kirk'in deyişi ile, Ankara'nın buna tepkisi olumlu olmadı. Yani açıkçası Türkiye bu işe soğuk bakıyor.
       Oysa Gilman bu projenin gerçekleştirilmesi konusunda kararlı. Bu yüzden Ağustos ayı içinde Ankara nezdinde bir demarş daha yapacak.
Yanıt gene olumsuz olursa? "O zaman, büyük olasılıkla Kongre heyetinin Suriye'den Irak'a geçmesi sağlanacak" diyor Kirk. "Ancak Türkiye'nin böyle davranması da, Kongre'de hoş karşılanmayacak..."
       * * *
       TÜRKİYE'nin yıllar boyunca
- Soğuk Savaş döneminde dahi - Kongre ile başı hoş olmamıştır. 1970'lerde Kongre'nin Kıbrıs harekatından sonra aldığı silah ambargosu kararı unutulmuş değil... O dönemde Türkiye askeri ihtiyaçlarını Kongre onayını gerektiren Amerikan yardım programından sağlıyordu. Ambargo kalktıktan sonra dahi, Türkiye'ye yardım Kıbrıs gibi birtakım siyasal şartlara bağlanıyor, bu da iki ülke arasında soğukluk yaratıyordu.
       Şimdi bu işin şekli değişmiş bulunuyor. 1999 mali yılı itibarı ile (yani bu yıldan itibaren), ABD'nin dış ülkelere yardım programı - kendi bütçe mülahazaları ile - son buluyor. Yani eskiden olduğu gibi, Yönetimin Türkiye için öngördüğü yardım programının Meclis ve Senato'da tartışılması sırasında Türkiye'ye karşı nahoş şeyler duyulmayacak...
       Bu bakımdan ABD'nin "yardım" programına son vermesine sevinmek lazım. Ancak bunda da bir pürüz var: Yönetimin silah satışı için firmalara gereken izni vermesi gerek. Ayrıca Kongre de herhangi bir ülkeye silah satılmasına karşı çıkabilir.
       Geçen yıl ciddi uyuşmazlık yaratan firkateyn ve helikopterler sorunu, hatırlardadır. Dolayısı ile "askeri yardım" programının tarihe karışmasına rağmen, ABD'den silah alımındaki zorluklar Türk - ABD ilişkilerinde bir pürüz oluşturuyor...
       * * *
       KONGRE'de Türkiye ile ilgili olumsuzluklar da son bulmuş değil.
      
Temsilciler Meclisi son olarak "Dini Zulüm" konusundaki bir tasarıyı onayladı. Aslında tasarının ilk şeklinde, dini baskı uygulanan ülkeler arasında Türkiye'nin adı geçmiyordu. Son dakikada Türkiye de, Ortodoks Patrikhanesi ve Heybeli'deki Rum Ruhban Okulu ile ilgili bir bölüm eklendi. Ve karar bu bölümü ile birlikte onaylandı. Şimdi tasarı Senato'da. Kongre'deki deneyimli profesyonellerden Martin Sletzinger'in (ve diğer birçok gözlemcinin) kanısınca, Senato'nun tasarıyı bu şekli ile onaylaması olasılığı yok. Üstelik Yönetim de buna karşı.
       Aynı şekilde Meclis'te uzun süredir "uyuyan" bir Ermeni soykırımı tasarısı da var. Tasarı Ermeni lobisi tarafından canlandırılmak istenebilir; ama bu da şimdilik çok zayıf bir olasılık.
       Sletzinger'in deyişi ile "Kongre şu sırada Türkiye konusunda Yönetimin temel konularda aldığı tavrı destekliyor. Lobiler marjinal kalıyor."
       Örneğin Bakü - Ceyhan boru hattı konusunda Kongre olumlu bir tavır sergiliyor. Ama Kongre analisti Carol Migdolovitz'in belirttiği gibi, bu dev projenin gerçekleşmesi için ABD Yönetimi'nin ve Kongre'nin desteği yetmez. Onun deyişi ile "Türkiye ev ödevini tam yapmalı, mali kaynakları bulmalı, gereken garantileri vermeli. Çünkü bu aslında şirketlerin vereceği bir karardır. Şirketler de ticari mülahazalara göre karar verirler... Bu iş olmazsa, kimse ABD hükümetini sorumlu tutmamalı"...

       YARIN: Farklı stratejiler


Yazara E-Posta: S.Kohen@milliyet.com.tr